Masumiyet ve güven. Zamanla büyüdükçe o gözünüzde buyuttugunuz olayların o kadar da önemli olmadığını, insanların da düşündüğünüz kadar iyi olmadığını görürsünüz.
Güvendir.
Öncelikle annenizin kokusunu her zaman duyamayabileceğinizi anlarsınız daha el kadarken. Sonra her sesten irkilinebileceğini, sonra dengede duramazsanız düşebileceğinizi, sonra o asla ayrılmam dediğiniz memeden kesilebileceğinizi, sonra melek gibi gördüğünüz annenizin de size kızabileceğini, sizi üzebileceğini, sonra her istediğinizin olmayacağını, sonra herkes tarafından sevilemeyebileceğinizi, sonra dünyanın en iyi ailesi olarak gördüğünüz ailenin aslında belki de çok iyi olmayabileceğini, arkadaşlarınızın sizi her zaman sizin kadar düşünmeyebileceğini, her yerde adil koşullar ve yarışın olmayabileceğini, başarılarınızın umduğunuz kadar mutlu karşılanmayabileceğini, veya hatalarınızın ummadığınız kadar kötü karşılanabileceğini, her zaman tutarlı bir hayat yaşayamacak olabileceğinizi, ve benzeri, ve benzeri... anlarsınız, yani her yeni keşifte biraz daha güven kaybı olur... işin komiği, bunlar gayet de normal şeylerdir.
Ölünüp bitilecek şeyler değil, herkesin yaşadığı ama kiminin iyi sakladığı, kiminin (ideal olan azınlığın) normalleştirdiği, kimininse fazlaca dışa vurduğu yaşanmışlıklar, deneyimler, falancalardır.
O nedenle, hayatın güzel yanlarına odaklanmak lazım.
Kaybedilenlere değil, kazanımlara bakılmazsa hepten depresif olunur.
çıplaklık, insan çıplak geliyor dünyaya sonra giydiriliyor...
ne gereği var giyinmeye, hepimizde olan şey aynı, tüm erkekler aynı, tüm kadınlar aynı, insan eski çağlarda da çıplaktı, sonradan ticaret ve para kazanma hırsı ile giyinme başladı.
anne ve bebek arasındaki besin alış verişini sağlar. bebek doğduğu anda oral beslenmeye geçtiğinden göbek bağı gereksizleşir, bir uzuv olmaktan çıkar ve kesilip atılır.