büyük bir şehirdesiniz. deniz bile yok. gürültü, kirli hava, her yanı saran apartmanlar. ne gök görülüyor ne de deniz. ufuk çizgisinden bir habersiniz.. ve tek varlığınız olan sevgiliniz...
onunla baş başa, şehrin üniversitesinde, göl manzarasını karşınıza alıp, kampüsün pek ayak değmeyen bir kısmında tek başına uçurumun 5 metre kenarında duran zeytin ağacının altına gittiğinizde. onu sarıp sarmaladığınızda. işte o zaman içinize dolan huzuru anlatacak kelimeleriniz, boyalarınız, notalarınız asla olmaz...
otobüs yolculukları,hayal kurmak,gerçekleri unutmak,iplememek,pollyannalaşmak,yaz aylarında kumsalda oturmak,içmek ,sızmak,
edit:kişiden kişiye değişkenlik gösterir.
çok yorulmuşsundur, aylardır ara vermeden çalışıyorsundur ama artık tatildesindir. gündüz güneşlenmiş, yüzmüş, müziğini dinlemiş, kitabını okumuşsundur. akşam yemeğini yemişsindir. denize karşı kulağında en sevdiğin şarkılar oturuyorsundur denize karşı. ay doğmaya başlar ve denize sansır. işte o an için ürperir, mutluluk ve huzur bütün bünyeni sarar. sonsuza kadar sürsün istersin o an. yanında sevgilin varsa hele "burada ölsem ya huzurdan, mutluluktan" dersin.
gün batımıdır. hani gün bittiğinin sinyalini verir, gökyüzünde turuncu tonları mavi tonlarıyla dans eder ve her seferinde farklı bir şölen yaratır ya işte o. gün bitiyor amaa üzülme yarın belki de daha harika olacaktır hadi git kendine bir çay al ve mat kearney şarkısı dinle der bu anlar. sadece kafanı kaldırman yeterli...ışığının üzerine vurduğu herşey pek güzelleşir,karşınızdaki kişinin gözleri parıl parıl olur,ağaçlar doğa harikası olurlar.