hani bazen bir insana karşı içinden cümleler kurarsın. uzun uzun anlatırsın da bunu dile getiremezsin. işte bu durum fenadır. insanın ömründen ömür alır.
Kardeşinin şuan içinde olduğu duruma bakıp eskilerin gözünün önünden film şeridi gibi geçmesi.
Böyle boğazına yumru oturması, yutkunamamak.
içim acıyor böyle burnunun direği sızlar ya aldığın her nefes batar tam kelimeler karşılamıyor bu acıyı.
Askere gidemeyecek, hayatı boyunca eskisi gibi yürüyemeyecek.
Eskiden seni kucağına alıp havada döndüren, gözlerinin içi gülen, hayat dolu bir çocuğun mutsuz oluşu.
Kabullenemiyorum.
Belki bu yüzden içimi bu kadar acıtıyor.
Umudumu hiç kaybetmediğim halde doktorun bile gözümün içine acıyarak bakması.
28 gün birkez olsun umudumu kaybetmedim.
Saat gece 4 acilin kapısının önünde şu kelimeleri duydum;
Abi çocuğun durumu berbat ölürse kafayı yer bu insanlar.
Evet ölmedi çünkü umudumuzu hiç kaybetmedik.
Tam 28 gün 100 kişi o hastanenin önünde onu bekledi.
Çok şanslıyım benim kardeşim çok seviliyormuş bunu öğrendim.
En çok içimi acıtan bu süreçte ayakkabı aldık o ayakkabıyı eskisi gibi giyemeyeceğini bile bile istedi.
Ayakkabıyı giydirdim.
Abla bak eskisi gibi oldum değil mi?
Gözlerinin içine baktım evet ablacım dedim.
Yutkunamadım.
Aklıma gelmişken yazayım.
Alman çoban köpeği, sahibi bulunduğu ilde hiç bir Veteriner Hekimiyle hayvanın problemini çözemiyor ve fakülteye geliyor. Muayene kan tahlilleri derken röntgene gittik masaya yatırıldı, tam şut dedik. Bacağımda sıcak bir ıslaklık, işemiş. Köpek elimde hiçbir suçum yokken öldü. Kalbine adrenalin girdik ama can vücuttan çıkmıştı bir kere. Adamın gözleri doldu ve "dostum vicdanım rahat nolur rahat uyu" deyip ölü köpeğe sarılıp ağlamaya başladı koca adam. insanın can dostum dediği varlık çoğu zaman, tüm insanlardan çok daha değerli hale geliyor. Empati yapıp kedimi düşündüğüm zaman hemen sarılıp teselli buluyorum. Ne yazık ki aramızda şuan 70 km mesafe var ve ben onu çok özledim içim çok acıyor...
Yanlış hatırlamıyorsam üçüncü sınıftayım dahiliye kliniği. Üstü başı perişan köylü bir'adam' sokaktan kendisi gibi bir yavru kedi bulmuş. Yaklaşık bir hafta evde bakmış karnı kontrolsüz şişmeye başlayınca kliniğe gelmişler beraber. Adamcağıza anlattık dedik parazitten böyle olur amcacım, sakın ihmal etmeyin. Hayvancağız bitik halde, tüm mukozaları sararmış. Hemen ilaçlarını yapalım derken hayvan -oooaaaapp- diye nefes aldı ve kafası birden düştü -ttssss- diye nefes verdi. Öldü. Bir can öldü. Kedide olsa candı o, basit bir antiparaziter ile kurtulabilirdi. Adam oturdu ben çocuklarıma nasıl anlatıcam, çok seviyorlardı onu nerden bileyim bir iğnecik kurtaracaktı onu diye ağlıyor. içim parçalandı. Gözlerim doldu.
Tuvalete gittim rahatlamak için, başladım ağlamaya. O an yemin etmiştim elimden geldiğince sokak hayvanlarını tedavi edip yaşatacağım diye. Yıllar geçiyor stajı yurt dışında başka bir dal üzerine yapıyorum, akademisyenlik kovalıyorum, son çare olarak klinik açacağım dedim kendimce. Fark ettim ki ağlayarak ettiğim yemin benim peşimi bırakmıyor. Kurtaracağım inşallah ufaklıkları...
En cok içimi acıtan burkan şey Ölümdür özellikle BABAların ölümü arkadaşlar. Zamanında cok aşık olduğum fakat beni başka bi kadın için terkedip sonra o hanımla nişanlanAn bir bey vardı. Bugün o hanımın babasının öldüğünü duydum ve oturup ağladım..