öncelikle diğer bileşenlerin yerli yerine oturmasını gerektirir. özgüven, saygı, mutluluk, üzüntü her neyse insan önce bunların hepsini kendi duygu dünyasını yerine oturttuğunda değil içinden gelenleri söylemek yemin ediyorum fındık kıracağıyla atomu parçalar lan!
söyledikçe içinden daha çok şey gelir. geldikçe söyler. içinden geçenleri söylemekle dışına çıkanların kelime olmaktan öteye gitmediğini, duygularının içinde hapsolduğunu anlayıncaya kadar konuşur. konuştukça kaybeder.
çocukluk arkadaşım vardı arada uğrarım yanına pek samimi değiliz artık ama tam bir piçtir bugün işim düştü yanına uğradım. 3-5 arkadaşıyla oturuyordu. ordan birine seslendi bizim emre lakabıyla papaz:
papaz: lan cüneyt ben sana niye uyuz oluyorum bu son zamanlarda?
cüneyt: bilmiyoruma abi neden?
papaz: ne biliyim lan uyuz oluyorum son günlerde sana baya bi.
cüneyt: hm.. anladım abi.
sonra orda bi şeyler daha söyledi de duyamadım küfür etti heralde çocuğa. sonra bu cüneyt'in yakın bir arkadaşı vardı oturduğu yerden kalkıp hadi kalkalım dedi ona daha sonra arkadaşı gitme dedi filan yine ezik ezik takıldılar yanımızda. daha sonra papaz gelmiş bir de bana: "ya ben niye bu kadar açık sözlüyüm schopenhauerr?" demesiyle beraber lan ben rüyada mıyım demem bir oldu. çünkü ben de çok saçma hareketler yapmıştım o sıralarda kola şişesinden elime kola döküp içmeler filan. heralde bu bir rüyaydı ya, o süreçte daha neler neler yaşadım da üşeniyorum anlatmaya.
insanın söylemek isteyip de söyleyemediği şeyler vardır ya ne bileyim böyle kanser gibi hani büyüdükçe büyüyor, büyüdükçe büyüyor. işte seni gördükten sonra, öyle bir büyüdün ki içimde her yanım sen oldun. sonra ben sensiz olamadığımı anladım, yalanlar söyledim sana, bir sürü yalan söyledim. bu yalanlar öyle büyüdü ki kaçıp gideceğinden korktum. hep böyle bir korku vardı içimde. işte sen içimdeki o korkuydun. senin yanında mutsuz olmaya bile razıydım ben. yani dünyaları verseler vazgeçmem derler ya öyle değil işte. bazen sevmek fedakarlık yapmayı gerektiriyormuş.ben seni beklerim, bir saatte beklerim bir ömür boyuda beklerim. (leyla ile mecnun)
moder toplum içinde tuttuklarınla büyümeyi vaat eder. içinde saklayarak, senden üstte olana boyun eğerek basamakları çıkmana izin veren bir sistemde zordur içinden gelenleri söylemek.
insanlar genellikle hissettigi gibi davranmaz ve içinden gelenleri söylemekte tereddüt eder.Söylememiz gerekenleri söyleyip, insanlara açik davranmaktan bir zarar gelmez. Ancak her seyi açikça söylerim bu benim ilkemdir diyerek etrafı kirip, dökmenin ve insanlari üzmenin ne kadar anlamli oldugu tartisilir.
özgüven ve biraz cesaret istiyorum sizden tabi patavatsız olmayıp erdemliliği elinizden bırakmamak kaydıyla biraz mevlana, pek fazla şems olmak gerek size.
- aşkım bugün nasıl olmuşum?
+ götüme benzemişsin.
yakın arkadaşla;
- ya kanka sence cansuya yazılsam mı?
+ hacı şansın sıfır, o kız sana bakmaz amk.
yakın bir kız arkadaşla;
- içimdekileri bi anlatsam bu cafede herkes ağlar be abi
+ ohoo sen ne diyosun, ben içimdekileri yaşasam dünyada deprem olur. bi de hayalini kurduğum kadar iktidarlı olursam deme keyfime.
- ne diyosun sen yaa!!
babayla;
- noldu verdin mi dersleri?
+ ya baba sikmişim dersleri ya benim aklım hala falan fişmanda (artık ne boksa)
- ulaan!
bölüm başganıyla;
- borsanın çaprazkur endeksleri hakkınd....
+ ya hoca bi siktir git ne borsası amına koyim ya