düşündüğünde yanında olamaması. Ebedi ayrılıktır, evde ki tabak eksilir ve herkes artık kendi köşesinde acısını belli etmemeye çalışıp ağlıyamadığın için yutkunmakta zorluk çektiğin ve artık özgüven denilen şeyin kalmayışıdır. Bir yerlerde hep BiRŞEY EKSiKTiR. Sevgilinle acını paylaşmak istersin ama o seni nekadar anlAyabilir ki bunların hiçbirini yaşamamıştır ve anlamasını da bekleyemezsin kendi kendine dertleşmek zorunda kalıRSIN. BUNLARI YAŞADIĞIN iÇiN ETRAFINDA Ki iNSANLARIN YALANLARININ YA DA EGOLARININ ASLINDA BiR HiÇ OLDUKLARINI YÜZLERiNE SÖYLEYEMEMEKLE BiRLiKTE, YA NE GEREĞi VAR BUNLARA DiYE ÜZÜLMENDiR.
tatil gününde ne yapacagını, nereye gidecegini bilememektir. yola cıkarsın gezer durursun boş boş sonra gelir eve uyursun.hah işte o an varya kafayı koydun yastığa için kıyılır.
fiziksel bir acı ise:
ilk önce sadece acıyı hissedersiniz, renkler, ses, sıcaklık gider... Bir an sonra inanılmaz bir mide bulantısı gelir, bapırma isteğiyle birlikte. iyi duyamazsınız, görüşünüz kararır ve çok istediğiniz halde kusamazsınız. Öyle kötü bir duygudur ki acının geri gelmesini istersiniz.. Bir süre sonra gelir de zaten.
ruhsal bir acıysa:
ölmek istersiniz. Bundan sonra ne olacak dersiniz, ikilemlerden kurtulamazsınız. Eğer acı ağırsa, gene gözünüz kararır. Fiziksel acı hissedebilmek için bir dürtü hissedersiniz. Daha iyidir çünkü ruhsal olandan. Sırf rahatlamak için kendinize zarar verdiğiniz bile olur. Hele acının sebebi sizle de ilgiliyse...
kimi manevi acıların, hiç bir maddi acıya paritelenmediği durumlar vardır. bu bazen size çok güvenen birini hayal kırıklığına uğrattığınız ve ondaki o son bakışı gördüğünüz an olabilir bazen sevdiğiniz birinden duyulan ve hiç kimsenin haketmediği kalitede bir söz...