kedinin aslanı boğduğu bu dünyada artık zoruma bir şey gitmiyor. otorite altına ezilip kimliksizleşen et yığınından fazlası olmadığım zamanlar vicdan mevzusunu çok sorguladım. merhametin ne olduğunu, zor durumda biri görünce içte oluşan o acıma hissini kafama da çok taktım. fakat doğam gereği bunu inkara toplum denen zımbırtı beni zorladı. insan ilişkilerinin yüzeyselliği, paranın aslında tek ve değişmez tanrı olduğu gerçeği gibi gerçekler ağır bastı. arzuladığım veya nefret ettiğim ne varsa hepsi öylesine bütünleşik bir hal aldı ki artık kime ne hissedeceğimi, nasıl bir davranış geliştireceğimi bile bilemez duruma geldim. bu akli bulanıklık, vicdani noksanlık ve sat o anlık istek üzerine kurulu hayat ne kadar ilerler bilmiyorum fakat gerçekten içime işlemiş nefret ve belli dönem yaşanmışlıkların şoku halen daha çok etkili. ayrıca insanlar kendini ederinden fazlasına satmaya çalışan sahtekarlar olarak görünüyor bana. çok küfür edesim var bu duruma ama başıma vura vura sindirmeyi, susturmayı da öğretti o orospu çocukları.
beşiktaşın şampiyonluğu kaçırması.
dünyanın ölümlü olması.
insanların vefasız olması.
savaşın kaçınılmaz olması.
ekonomik krizlerin bir gidip bir gelmesi.
her yerde sevgiden bahsedilmesi ama hiçbirinin sahici olmaması.
Unutulmak olabilir. insan bilmiyor tabi bizsiz de insanların hayatına devam edebileceğini. Bilse de kabullenmek istemiyor olabilir. Hususi bir mesele olmasa da genellikle böyle olduğunu düşünüyorum. En ilginç olanı da ölen kişiyi unutmak. Biz gidince dünya yıkılacak sanıyoruz ama kimseye bir şey olmuyor.