insanın aldatıldığını öğrendiği an

entry96 galeri0
    1.
  1. (bkz: uzun mesafe ilişkisi yaşamak/#5534824)'ın devamı olarak;

    --spoiler--
    Kolum titriyordu. Yurtdışındaydım. Ofisteydim. Toplantım vardı. Aldatılıyordum. Kolum titriyordu. Telefonu tutamıyordum. Zorla bir daha aradım. Telefon kapalıydı. Bir daha aradım. Kapalıydı. Üzgünden çok sinirdi hissettiğim. Bir de acizlik. Titriyordum. Toplantım başlayacaktı.
    --spoiler--

    [ Sözlük'te bulunan "Neden Evlenmedim" kitabına ait yazılar, ek yazılar ile birlikte yaz başında aynı isim ile basılacak. Bu nedenle yazıların buradan yayınını durdurmak durumundayım. Anlayış göstereceğinizi umuyor, ilginiz için teşekkür ediyorum. Eksper Mental ]

    yıllar sonrası için; (bkz: havalimanında ağlamak/#5371466)
    175 ...
  2. 2.
  3. telefonla sevgilini ararsın .bir kız açar onu sorarsın şu an duş alıyor der.gece yarısıdır susarsın.
    6 ...
  4. 3.
  5. keşke tek olmasaydın,
    başkasıyla yatsaydım,
    beni aldattığında,
    gözlerim dolmasaydı...

    (bkz: pembe elbise)
    6 ...
  6. 4.
  7. aynı anda vücudunda dört mevsimin yaşandığı anlardır. genelde söylenecek o kadar çok şey olur ki.. ama o kadar sessizleşirsiniz ki o an... bu sessizlik belki de hayatınızda duyduğunuz en büyük gürültüdür... o kadar çok ses vardır ki o sessizlikte; ne söyledikleriniz duyulur ne de siz söylenenleri duyarsınız... hiçbirşeyin anlamı kalmaz... zaman bir türlü akmaz... "keşke" ile başlayan sözlerin sonu gelmez...
    6 ...
  8. 5.
  9. değişik bir an vesselam, "aldatıldın da mı biliyosun hacu" diyceksin, yok hacu, bi arkadaş anlattıydı oradan biliyorum.
    (isimler tamamen uydurmadır)
    genç bir adam var, böyle uzun boylu, dalyan gibi bi çocuk, deniz isminde. bir de kız var, çocuğa bol gelen bir kız, çok güzel, öyle böyle değil ama, ismide arzu, çocuk kızın güzelliği yanında sönük kalıyor. bir de arkadaş var, ortak arkadaş, adı nihat, çocuğun kardeşim dediği, yıllar yılı beraber yediği içtiği ayrı gitmeyen ortak arkadaş. genelde üçlü geziyorlar, eğleniyorlar. zaman akıyor, çocuk hiçbir şey fark etmeden yaşıyor, kıza olan bağlılığı gün geçtikçe artıyor.
    fakat bir gün bir haber geliyor, kimden mi? hani eski türk filmlerinde "bir dost" vardır ya, acı haber getirir, heh işte tam da o kişiden.

    -"ya deniz sana birşey söyliycem ama çok üzülürsün, elinden bi kaza çıkar ya" diyor çocuğa.
    -"ne var lan, merak ettim oğlum bak ne ile ilgili söyle çabuk" diyor çocuk.
    -"oğlum, ya yengeyi geçen gün, geçen gün nihatla gördüm, çok samimiydiler" diyor çekinerek.
    -"ne var ki bunda, onlar çok iyi arkadaş, hem nihat benim ortak arkadaşım" diye cevap veriyor en masum, en iyi niyetli hali ile.
    -"peki, öyle olsun"diyor ve gidiyor "bir dost".

    günler geçiyor, eskiden hiç ayrılmıyacakmışçasına yaşayan iki sevgilinin arasında gün geçtikçe soğukluk olmaya başlıyor, sanki birşeyler değişmiş gibi, sanki eski sevgi yokmuş gibi, arzu çocuktan uzaklaşmaya başlıyor. bu arada nihat ise çocuktan kendini uzak tutmak için elinden geleni yapıyor, kavgalar, tartışmalar ve fikir ayrılıkları. en sonunda deniz ve arzu çok şiddetli bir biçimde kavga ediyor, yok yerek, çok küçük bir sebepten.
    birkaç gün sonra bir alışveriş merkezindeki lokantada görülüyor nihat ve arzu, ama eskisi gibi değil, farklı birşey var, arkadaş gibi değiller artık, işte insanın aldatıldığını öğrendiği an oluyor o an ve çok az bir zaman sonra bir mesaj geliyor, "ayrıldık". bukadar da kolay oluyor bitirmek, bukadar kolay.
    6 ...
  10. 6.
  11. berbat birseydir. ama illa fiziksel aldatma degildir bu, eski sevgilisini unutamamasida bir aldatilma seklidir. hayat o zaman durur iste. baska biriyle aldatsaydi çok daha iyi olacakti dusuncesi sarar insani. ama ne yazik ki bu insanlar eski sevgililerini genelde unutamayan insanlar kümesinden oluyorlar. sen birakirsin seni unutamaz yeni sevgilisini de seni dusunerek aldatir. yaziktir! çok yazik!
    5 ...
  12. 7.
  13. masumiyetinden bir parçanın daha kaybolduğu andır. aldatılmak, aldatandan çok aldatılanın masumiyetini zedeler.

    çünkü içindeki güven duygusuna neredeyse onarılmaz yaralar verir.
    5 ...
  14. 8.
  15. bir iki saat deli gibi üzülmene neden olacak durumdur. sonrası muhtemelen ayrılıkla sonuçlanmaktadır. ki bu aldatan kişiye zaten müstehaktır.
    2 ...
  16. 9.
  17. - uzun süren ama adı an olan zaman dilimidir.

    - Anlamların bittiği, uğraşların kalmadığı, acının işe yaramadığı, hislerin bittiği, yaşama sevinçinin yittiği, insanın kendine acıdığı; insanda kişilik değiştiren andır.

    - Sonraki ilişkilerinde insana boynuz yemeden ayrılma dürtüsü oluşturan; yıkım anıdır.
    3 ...
  18. 10.
  19. 11.
  20. telefon çaldı. arıyan annesiydi. ''kızım senin yanına mı geldi? bize arkadaşımda kalıcam diyip çıktı. merak ediyoruz. ankarada olmamasından şüpheleniyoruz dedi''. cevap ''biz adam gibi konuşmadık ne zamandır, bilmiyorum, ne yapıyor, ne ediyor.''şeklinde idi.telefon kapatıldı.çocukluktan beri tanılan endişeli anne ve hasta babanın durumuna üzüldü aranan. merak konusu olan arandı. ne olup bittiği anlaşılmaya çalışıldı. sonra merak konusu olan arandı. cevapsız aramalar... en sonunda kırık dökük konuşmalardan istanbula geleceği öğrenildi. ne zaman, nasıl, nereden, neyle geliceği anlaşılmamıştı. cevapsız aramalar... annenin tedirginliğinin hatırına tahminlerin üzerine esenler otogara gidildi. beklenmeye başlandı. geçen saatler boyunca gelmedi gelecek olan. can sıkıldı. saatler geçmez oldu. kardeş statüsünde ikamet eden arkadaşa gel denildi. ertesi gün finali olmasına rağmen yalnız bırakmadı kardeşini. çıktı geldi. birlikte beklemeye başlanıldı. gecenin ilerleyen saatlerinde, sabaha karşı geleceği anlaşıldı. sabah oldu. gidip ataşehirden alındı ailesini meraklandıran şahsiyet. dönüşte sahilde yürümeye karar verildi. kardeş gönderildi. kız kulesinin karşısında oturuldu.ağlayışlar... herşeyin sebebi sorulmak istenildi. ama sormak gelmedi nedense içlerden.kırık dökük konuşmalardan anlaşılan afyondan gelindiğiydi. durum anlaşıldı.

    işte o an son kez görülmeye gelindiğini, söylendiği an insanın aldatıldığını öğrendiği an oluverdi.

    sonrası, sonra zaten pek de mühim değildi.
    36 ...
  21. 12.
  22. çok nadiren, insanı mutlu eden, ayrılmak için bahane arayan ama ayrılan taraf olmak istemediği için içi içini yiyen insanın eline "oley be" dedirten bir koz veren andır. ama ne olursa olsun, insanın içine taş gibi oturur, ve arkasında tek bir soru bırakır, her ne kadar cevabı bilindik olsa da...
    (bkz: neden)
    0 ...
  23. 13.
  24. karşı tarafın gözünde artık bir damlacık kaldığı andır.
    gözün önünden film şeridi hatıralar eşliğinde acep nasıl gebertsem fikrinin uçuşmasıyla kendine gelinmesi ve kendisine yol verilmesi gerçekleşir.
    fiilen değil yürekte öldürülür hain. hapis cezası da yok bunun .uğraştırmaz yormaz kandan miden bulanmaz.
    önce kendini sonra onu yargılama ve suçlama gerçekleşir. boştur ama sil gitsindir, değmezdir zaman harcadığına.
    0 ...
  25. 14.
  26. akabininde, insanın kendini suçlamaya basladığı an'dır. kendinizi "ben bunu ne yaptımda hakettim "sorularıyla maruz bıraktığınız an'lardır.ardından, geniş zamanlı sitem cümleleri, kurulmaya başlanılır.
    (bkz: ama ben seni cok severdim)
    2 ...
  27. 15.
  28. aldatan sadece kendini aldatır dediği andır.
    1 ...
  29. 16.
  30. hayatta yaşayarak öğrenilmemesi gereken şeylerden biridir.
    1 ...
  31. 17.
  32. bahane olarak ''çok yalnız hissediyorum kendimi'' bu an'ın kilit cümlesidir. minareyi götüne sokan afedersiniz kılıfını hazırlıyor. allah hepimizi iğrenç insanların dünyasından uzak tutsun. amen.
    4 ...
  33. 18.
  34. 19.
  35. milletin dediklerine aldırmadığın, laf söyletmediğin insanın bu duyguyu yaşattığı andır. herkesten, herşeyden uzaklaşmak istenir bundan sonrası için. hatta yeni bir şehire gidip de başka birileri tanımamak istenir. yeni birileri girmesin hayatıma diye dua etmektir ve en önemlisi artık güvenmek de zorlanmaktır.
    0 ...
  36. 20.
  37. sevdiği kişiyse yıkıldığı andır ama yapacak birşey yoktur.
    0 ...
  38. 21.
  39. mideden yakarak yukarıya, gögüs kafesine doğru yükselen bir ateş.

    tam olarak işte bu...

    haaa, aldatan kendini aldatır lafları ise tırıvırı. takıyorlar boynuzu abicim.
    4 ...
  40. 22.
  41. boğazına bir şey düğümlenir, ağlamak istersin ağlayamazsın bir türlü. neden dersin hep, sürekli neden diye sorarsın içinden. ben onu bu kadar sevmişken neden? hem neden yalan söyledi o zaman, neden seni seviyorum dedi, neden o kadar peşimden koştu dersin. ben istemiyordum başta, neden ikna etti beni dersin, neden kendine bağladı bu kadar? madem aldatacaktı... allah kahretsin dersin, küfredersin, kapatırsın telefonunu. sonra yoluna çıkar bir gün, dinle bir kere nolur diye yalvarır. ümitlenirsin yanlış anladım diye, izin verirsin açıklamasına. cevap yapılanın kendisinden daha büyük bir hata... "seni sevdiğim için yaptım" hadi ordan dersin...

    ama seviyorsundur, unutamazsın ne yapsan, ilk aşkındır. aradan geçen onca yıla rağmen içindedir hep... her şeye rağmen eninde sonunda geçer acın küllenir. küllenmişti sözlük ama bugün itibariyle diyorum ki inşallah evlendiği karısı da onu aldatır. bu güne kadar ona hep içimden mutlu ol diyordum ama şu an itibariyle vaz geçiyorum. mutlu olmasın sözlük helal etmiyorum hakkımı. yaşasın o da benim yaşadıklarımı... oh be
    1 ...
  42. 23.
  43. bunu kimse anlatamaz , tanımlayamaz çünkü öyle bi olaydır ki bu yaşadığın zaman bile kavrayamazsın zamanla anlar insan bunu pişmanlıklar nefret aşk hepsi karışır birbirine ve güven duygusunu yitiverir bu gittikçe.
    0 ...
  44. 24.
  45. ''başkası var'' der sadece. aslında o anda hiçbir etki yaratmaz. tıpkı derin bir kesiğin bir süre farkında olmamak gibi...

    koşarken farkında olmazsınız ama durunca o acıyla yüzleşirsiniz. şoktan şoka girersiniz. kendinizi değil bu dünyadan, bu evrenden soyutlarsınız... 1 hafta içinde normale dönersiniz. acınız giderek azalır ve biter. kimse sizden önemli değildir çünkü. sizi arasa da siktiri çekersiniz ve o gittiğinden beri onsuz düzene giren yeni hayatınıza bir daha asla sokmazsınız onu.
    1 ...
  46. 25.
  47. duruma göre değişiklik gösterecek andır.

    bizim sorunumuz-zaafımız askerlik sanıyorum. ya da kadınların sorunu-zaafı askerlik. bunu hala tam olarak çözemedim ben, bu "askerlik" sözcüğünde tuhaf bir enerji var sanıyorum. bi şeyleri tetikliyor.
    5 ay di mi askerlik. mutlaka bi şeyler oluyor. ama daha uzun süreli ayrılıklar daha kolay ve zararsız atlatılıyor ya, neyse bu başka konu.

    (konuya girmek istediğimden emin miyim ki)

    gittik efendim izmir'den şanlıurfa'ya. giderken de her şey pek bi yolunda. mutlu bir çiftiz işte, hayat pek bi klişe. no problemo yani.

    ilk ay "her şey" yolunda.
    ikinci ay "birçok şey" yolunda.
    üçüncü ay "bazı şeyler" yolunda.
    dördüncü ay "çok az şey" yolunda.
    beşinci ay "hiçbir şey" yolunda.
    dönüşte yol yok.

    sezgi önemle üzerinde durulması gereken bir şey. onu dinlemek lazım ve ona hak ettiği değeri vermek lazım. insan şayet bi kere "acaba" diyorsa artık daha dikkatli olmalı.
    telefon görüşmeleri azaldı. hangi gün izmir'de olacağımı bile bilmiyordu hatun. sesi bi tuhaf geliyordu ama her seferinde bitti zaten artık geliyorum diyordum. insana zor geliyor bazı şeyleri kendine itiraf etmek. aklına geliyor da işte, sus diyorsun aklına. sus...

    geldik ses yok. sus. ertesi gün ses yok. sus. msn'den iletişim. kankayız di mi hacı ayakları.
    sonra artık tamam dedim saldırıya geçiliyor, nihayet buluştuk hanımefendiyle. hanımefendi dediğim lafın gelişi. yoksa ağzı sarımsak kokuyor, leş gibi.
    ya efendim, ilk buluştuk beş ay sonra. öpecem. insan gibi öpecez heralde. bana ağzım sarımsak kokuyor dedi, öpmedi "hanımefendi". orada ip koptu zaten.
    gittik oturduk bi yere. yarım saat geçmişti ki daha yüzüme bakmamıştı.

    sordum:
    +biri mi var...cevapladı.
    -hayır.
    peki dedim yok diyorsan yoktur.
    sordum:
    +sorun ne...cevapladı
    -annemle falan, normal her zamanki şeyler.

    (iç ses: yalanını sikeyim, yalana bi şey olmasın)

    ve orada her şey bitti. ben gittim, o gitti. tek kelime etmeden.
    5 aylık aradan sonra durum bu oldu işte. nedense normal geldi bana her şey. boynuz moynuz hikaye.

    zaman geçti bi hafta mı bi ay mı ne. bana yığınla mail. özür dilerim, böyle olsun istemezdim blablabla...
    3 satırlık tek bi mail attım ben, her şey "gönlünce" olsun minvalinde bi üç satır.

    aldatıldığını "hissetmek-sezmek" ile aldatıldığını "bilmek" arasında inanın bi fark yok.
    bilmek mi...
    ilkokul arkadaşım görmüş otobüs durağında onu biriyle sarmaş dolaş...
    bilmek mi...
    aylar sonra mail attı bana yine ve yine aldattığını itiraf ederek. üzgünlüğünü dile getirerek.

    arkadaşım görmeseydi de, o "hanımefendi" mail atmasaydı da, ne değişecekti ki...

    bu ve benzeri şeyler insanın başına ne kadar erken gelirse o kadar iyidir. bu pollyannacılık değildir. yıllarca böyle fark etmeden yaşamaktansa, ip hemen kopsun. acı hemen çıksın nefesten.

    aldatıldığını öğrendiğin "an" acının olduğu kadar, yeniliğin ve kurtuluşun da anıdır.
    her şerde bir hayır vardır, eken biçer ahali.
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük