Bunun en başında kötü ve geçimsiz iş arkadaşları gelir maalesef.
sekiz dokuz saat çalışma saati gözönünde bulundurulduğunda, Dedikoducu, fitne ve kıskanç iş arkadaşlarınız varsa yolunuz, iş yoğunluğunuz, ücretiniz veya çalışma koşullarınız ne olursa olsun insanın motivasyonunu ve üretkenliğini yitirmesine birebirdir. en kötüsü işiniz veya kurumunuz ne olursa olsun; bu gibi davranışlar giderek daha fazla prim yapıyor ve her geçen gün yaygınlaşıyor. bu insanlar ve davranışları, olağan ve hatta sempatik gösterilmeye çalışılıyor.
Menfaat ve çıkarlar söz konusu olduğunda insanların bir yere kadar bu davranışları anlaşılabilir elbette. Fakat son derece basit ve ucuz şeyler veya sebebi bile olmaksızın, salt kıskançlık ve çekememezlik bu işte çok anlamsız ve saçma. Ne için, ne kadar basitleşebileceğini sanırım insan kendisi belirliyor. Üstelik magazin gazetelerinin ikinci sınıf psikoloji manipülasyonlarının aksine moral de vermiyor ve hiçbir üretkenliği de yok.
Sizin buna karşılık vermiyor olmanız ise; tercih sebebiniz olabileceği, kendinize yakıştıramıyor olmanız gibi etik bir tutum ve davranış olabileceği kimsenin aklına gelmiyor nedense. acizlik veya yetersizlik olarak değerlendiriliyor. Uzaklaşmak ve mesafe koymak ise giderek daha fazla yalnızlaşmanıza neden oluyor. kuyruğunu ısıran yılan durumu kısaca.
Arada bazen dinliyor, merak ediyor ve eğleniyormuş gibi yapmak zorundasınızdır.
Ekip arkadaşları veya amir/müdür/patron olabilir. işin kendisi ile ilgilihiç bir zaman sıkıntım olmadı. Aslında işin kendisi ile ilgili stresi seviyorum, adrenalin iyi geliyor. Ama biri germeye ve yavşamaya başlayınca işi başına çalasım geliyor.
kadınlarla dolu bir iş yerinde çalışmak.
birbirinin yüzüne gülüp ''canım'' diyenlerin birkaç dakika sonra aynı insanın dedikodusunu yapacak kadar midesiz olması.
iş arkadaşınızın son zamanlarda nedense imam nikahı mefhumuna kafayı takmış olması ve yaptığı araştırmalar neticesinde konu hakkında internetten edindiği engin bilgileri sürekli sizle de paylaşmak istemesi.
- aaa.. bak bak, hülleci diye bir şey varmış.
+ hı hı.. evet biliyorum, kemal sunal.
(ya da)
- ay bişey sorucam, siz de imam nikahınızda bilmem ne yapmış mıydınız?
+ imam nikahı yapmadık biz.
- ee, geçersiz o zaman sizin evlilik?
+ hönk?
iş yerine geldiğinde, büronun koltuğunda uyumakta olan dayıyla karşılaşmak. babana bunun nedenini sorunca 'yengenle kavga etmiş oğlum sen de ses etme yazıktır, kalsın. hem gel bak annen poğaçalar, börekler getirmiş hep birlikte kahvaltı yaparız.' şeklinde bir açıklama getirmesi, çalışma saati ilerledikçe kanepede beliren atletli dayı ve karpuz tabağı sentezi. (bkz: aile şirketinin verdiği acılar).
bi türlü kanın kaynamadığı iş arkadaşı olabilir, sonradan gelmiştir ve yaşta küçüktür fakat öyle şanslıdır ki işyeri açısından zor zamanda gelmiştir ve dolayısıyla gözde büyütülmüştür, hala da normale dönememiştir, çikolatalarla şekerlerle beslenen cici hanım kız çalışandır kendileri.
(bkz: kıskançlık)