o ana dek hayatının en kötü aylarını yaşadığından emin olduğun bir zamanda bir arkadaşın gelip 'bana gülmeyi sen öğrettin' demesi.
düşünüyor insan 'ben bunca derdin içindeykenki gülümsememle öğretebiliyorsam gülmeyi ozaman yapacak çok şeyim var hayatta'
epeyce bir prematüre doğan bebeğinizin, küvözde herşeyden habersiz, gözleri kapalı yatarken uzattığınız elinizi topluiğne inceliğindeki parmaklarıyla tutmasıdır.
yalniz da olsaniz birilerinin sizin derdinizle ilgilendigini gordugunuz andir.
bir de, gizlenmis bir hatun yazari sozlukten bulup cikardiginiz an vardir ki zaten o anlar da olmasaydi sozlukte bu kadar sapin isi olmazdi... en azindan birinin.*
1)sözlükte olmak
2)msnde olmak
3)işyerinde olmak
4)ağır bir hastalıktan koma vaziyetindeyken gözlerini açmak.
5)yaya giderken aniden arabanın çarpmasıyla yere düşüp gözlerini açmak.
6)ihtiyacı olan birine yardım edilen anda.
zorla uyunmuş bir gecenin sabahında yataktan gözünü bile açmadan annenin sorularına cevap vermeye çalışırken bir anda saçlarında o sıcak anne öpücüğünü hissettiğin an ya da öylesine bir konuşma sırasında bir anlık sadece ama, babanın ellerinin saçlarını uzanıp okşaması.
evde yalnız başıma film izlerken almış olduğum biraların bittiği düşüncesi ve karamsarlığıyla hemi de filmin* bitmesine daha yarım saat varken, bir tuvalet molası vermeye karar verdiğimde, mutfak kapısının hemen dibinde duran ve " gel üstad daha ben varım üzme kendini" dercesine poşetin ucundan bana kapağını gösteren efesim ile karşılaştığım andır...
-sınavda yapamadığın sorunun cevabını kopya çekerek kağıdına geçirdiğin an.
-sevdiğin şarkıcının, en sevdiği şarkıyı canlı canlı dinlediğin an.
-nihat'ın çek cumhuriyeti'ne galibiyet golünü attığı an.
-gece uyandığında saate bakıp, alarmın çalmasına henüz 3-4 saat olduğunu gördüğün an.
-hiç olmadık bir anda, radyoda en sevdiğin parçalardan birinin başladığı an.
-yüksekten düştüğünü gördüğün bir rüyadan uyandığın an.
-sevgilinin seni görüp koşa koşa yanına geldiği, yanağına bir öpücük kondurup, kulağına "seni seviyorum!" dediği an...
masa tenisi turnuvası düzenlenir, 500 kişilik okuldan 50-60 kişi katılır bu turnuvaya. meister arkadaşlarından ve hocalarından aldığı gazla, bir hışım dalar turnuvanın orta yerine. 4 hacılı gruptan lider çıkar. ikinci turda yine 4 kişilik gruptan ikinci çıkar. çift maçlı tek hacılı elemelerde yoluna devam eder. çeyrek finalde rakibi gelmez. fakat yarı final konusunda götü hiç rahat değildir. rakibi, okulundan arkadaşıdır ve bu arkadaş yıllardır masa tenisi oynayan dehşetengiz bir heriftir. meister danası ise 3-4 yıldır amatör olarak oynamaktadır. daş gibi oynamaktadır ama amatördür. hehe.
maç başlar, meister amı götü dağıtmıştır. aha sizin için not ettim la tek tek. ilk seti 11-5 kaybeder. ikinci sette 11-9 ile sıçar. üçüncü sette direnir fekat yine 16-14 yenilmekten kurtaramaz, 3-0 geriye düşmüştür. dördüncü sette de 7-2 geridedir. ne bileyim... bütün okulun böyle taş kızları cartı curtu izliyor, bir heyecan, bir baskı... o sırada küçük kardeş görülür kapıda "ağbiyeaao!" diye bağırmaktadır kendisi. bir öpücük yollar, "ağbim kazanıcağk!" diye çığlık atar. 12-10, 11-7, 13-11 ve 11-5.
kazanılır. veledin verdiği inanç ve mutlulukla maç çevrilir. rakip sinirden ağlar. neredeyse her spor dalında mücadele vermiş meister hayatının en harika galibiyetini alır. maç sonu kardeş kucaklanır, öpülür. o günden sonra o velede ses dahi yükseltilemez, her bakıldığında maç gelir akla.