bir film, bir kitap, bir insan, bir çocuk, bir yabancı, bir gülümseme, bir dokunuş, bir destek, bir ses, bir koku, bir resim, bir anı, bir şarkı, bir yazı, bir ev, bir bahçe, bir şehir, bir ağaç, bir ölüm... çok şey yaşatabilir bu bağlanmayı, birbirinden çok farklı nedenlerle.
gece evde açlıktan kıvranırken, arkadaşının elinde iki tane dürümle geldiği andır. ikiside kendinedir ama olsun biri benimdir, benimdir, benim olacaktır.
saat alarmının acı acı çalmasıyla sabahın köründe uyanıp, bir güzel sövdükten sonra o günün tatil olduğunu hatırlamak. 10 yaş gençleşmiş bir halde, yüzde uyku boyunca sürecek olan bir sırıtımak ve tebessüm arası bir ifadeyle tekrar uykuya dalmak. (bkz: ohş)
her şeyin kötü gittiği anda, babanın o sessiz, sevgisini göstermeyen adamın, bütün olumsuzluklara rağmen sana ilk defa sarılarak: 'seninle gurur duyuyorum evlat' demesi. sana emek veren, büyüten, senin için her fedakarlığı yapan babadan duymak, insanı hayata baglayabilcek, en önemli olaydır.
dertliyken çareniz olan kişinin belki de sadece bir merhaba dediği an.
..ve bunun size yettiğini anladığınız an.
ne yaparsan yap bunu anlayacak ve yanında olacak ikizinizin oldugunu hissettiğiniz an**
sokakta yağmurdan sırılsıklam olmuş ve koşar adımlarla eve varmaya çalışırken bir sokak çocuğuyla gözgöze geldiğiniz an.
yaşamak için gönderildi insan...bir yaşamak sınavını kazanmak için geldi dünyaya..kazanmak için nefes alıyor... ölme nedeni yok olmak ise, yaşam sebebi varolmamızdan kaynaklı olmakla birlikte, anlamlı nefes alabilmek için hayata bağlı kalınmalıdır. Nefes alıp yaşamaktan çok, yaşamak için nefes almak denilebilir kısaca....