orospu çocukluğu denen söylem varya hah bu işte onun taa kendisidir. geçmişte eşek sikmekten tutun amm göt yarak üçgeni üzerinde çok yazı yazdım onların capsini alıp durmadan tanımlara atıyolar. korkacak neyim var hala yazıyorum size inat yazmaya devam edeceğim. evet..
Bana çok yapılandır. Ortaokul son sınıfta bazı arkadaş ve öğretmenlerimle polemik yaşıyordum. Hepsinden özür diledim , onlar da kabul etmiş gibi yaptılar. Ama bu tipler , buldukları ilk fırsatta hatalarımı tekrar dillendirdiler. Eğer tanrı varsa ve gerçekten adaletliyse bu kişileri rezil olacakları bir şekilde ifşalar.
kişi ne haltlar karıştırdığını öyle iyi bilir ki. yani; "aman canım farkında değil" demek saçma birinin hayatına baktığınızda. bilakis farkında. farkında olarak yapmış ne yapmışsa.
insanı geçmişiyle yargılamak o kadar da kötü niyet barındırmıyor. kişi çocukluğunda ne öğrendiyse o bilgilerden genelde işe yaranları yetişkin olduğunda da kullanıyor. eğer çalışmayı, çabalamayı, net olmayı, inanmayı, sevmeyi, yüceltmeyi, desteklemeyi öğrenmişse bu niteliklerle devam ediyor. işe yarayan nitelikler bunlar. ötekinin de haklı olabileceği düşüncesi yani. bi nevi büyüteci kendimize tutmamak. anası babası siklemiyor şahsı ama star edasıyla dolanıyor. nasıl? çarpık bir sosyal çevrede. hayali bir şey yaşıyor. herkes ona aşık. herkes onun peşinde. herkes ona tapıyor. herkes ona yanık. hayranları var onun. hayran olunacak niteliği ne? hayır yok. çok mu güzel ya da yakışıklı da herkes bayılıyor? hayır değil. ortalama bile değil.
kişi neyi nasıl öğrenmişse ve işe yarar bulmuşsa öyle yapmaya devam ediyor. bu örneği hep vereceğim; haberlere yansıdı bir kadın erkek arkadaşını kurtarmak için masum bir erkeğin kendisine tecavüz ettiği iftirasını attı. iftiraya uğrayan çocuğu kızın babası vurdu. o kız hasta bir kızdı. akli olarak yeterli değil. normal bir insan bu kadar alçalmaz. alçalamaz. sınırları vardır. paçayı sıyırmak için başkalarının hayatlarını yakmaz. o kıza sorsak desek ki; "sen kimsin?" der ki; "prensesim, herkes bana aşık, ben çok özelim, herkes peşimde, öyle zekiyim ki." hiçbiri değil. nesnel hiçbir karşılığı yok söylediklerinin. ama sanıyor. sanarak yaşıyor. sanarak yaşamazsa olmaz. yapamaz.
aşağılayarak, dedikodu yaparak, çarpıtarak, iftira atarak, arkadan iş çevirerek, sömürerek ve daha onlarca kötü nitelikle bir şeyleri elde etmeyi öğrenmişse de kişi onları yapmayı sürdürüyor. iş yerlerinde görürsünüz. fazla hırslıdır adam. altı boştur hırsının. çalışmıyordur. adanmamıştır ama hırslıdır. en yüksekte olmak ister ve diğer hemcinslerini düşmanlaştırır kafasında. değildir oysa. çünkü diğer hemcinslerinin yükseklerde olmak gibi bir derdi bile yok. kendi çalıp kendi oynuyor.
kişi kendi içinde nasılsa herkese karşı öyle oluyor bir yerden sonra. kendini kandırıyorsa riya döngüsünden çıkamıyor. çünkü çıkarsa elinde hiçbir şey kalmayacak. hakikaten böyle insanlar çok fazla. muhakkak tanık olmuşsunuzdur; anayla oğlu çok iyi anlaşır, bir gelin gelir fitne sokmaya başlar, olayları sürekli kendi aklının sınırlarıyla aksettirir ve saçma bi savaşa girişir. mutsuzluğu, riyayı, saçmalıkları yaygınlaştırır. yaşayabilmesi için bu gereklidir. mutlu ve sakin, güvende, kendinden emin olamaz. çünkü bunlarla nasıl yaşanır bilmez.
"insanlar değişmez" denemez. değişirler. ama en küçük bir sorunda ilk sığınacakları liman yine bu eylemler olacak. hayatın birini nereden alıp nereye götürdüğüne bakmak lazım. yapıp ettiklerimiz bize ve karakterimize çok yansır. hakikaten üzerine düşünmeliyiz bunun. merkezde olduğunu sanıp bundan keyif alabilirsiniz ama ya merkez bir kuyuysa? oradan çıkamayacağınızı bilmiyor olmaksa sizi rahatlatan?
bence önce riya döngüsünden sonra da merkezden çıkmalı. gerçekten şunu sormak lazım hayatın bir döneminde; "yahu ben ne yapıyorum? ben kimim? neden ayşe fatma ali osman falan değil de benim karşıma çıkıyor bu gibi şeyler hep?" gerçekten bak. kişisel hayatımda yaşadığım bir şey anlatmak istiyorum; hayatımın bir döneminde bana resmen aynı tip erkekler denk geliyor ve ilişkilerim hep aynı şekilde sonlanıyordu. ben sıkılıyordum ve gidiyordum. hep ama. bir dönem boyunca kendimi bir çıkmazda hissettim. dedim ki; "sanırım bundan sonra hep böyle olacak." biraz üzerine düşününce sorunun nerde olduğu anlaşılır oluyor. çözmek lazım orayı. çok katı bir dürüstlükle kendi sorunlarımızı çözmeye cesaret etmemiz neredeyse mutluluğun tek şartı.
başka türlü asla olmayacak. aynılarını yaşayacaksın. yapıp ettiklerin yine önüne çıkacak. hayat böyle. gerçekten böyle. bazı insanların kurtuluşu imkansız. onlar derin bir karanlıktalar. hayatın ne kadar uzun olduğunu ve milyonlarca seçeneğin arasından yaşadıkları şeylerin çok kısır olduğunu fark edemiyorlar. edemeyecekler. inanın edemeyecekler.
bir nihilist on yıl sonra da aynı somurtkanlıkla bakacak dünyaya. dünyanın ona hiçbir şey vadetmediğini unutarak sızlanacak. hasta olduğunu ve iyileşmesi gerektiğini görmezden gelecek. hepimizden daha çok şey biliyormuş gibi yaparak kısıtlı aklıyla içten içe bize acıyacak. bizse onun gerçeğini biliyor ve onu orada öylece bırakıyor olacağız. on yıl sonra geriye dönüp onu hatırladığımızda aynı şekilde hayatına devam ettiğini göreceğiz.
riya döngüsü de buna benziyor. müthiş bir aynılık. sürekli aynı. sürekli dün. sürekli geçmiş. yarın yok. yarına cesaret yok. yeniden yapmaya, "hmm evet hata yaptım" demeye gönül yok. sapkın bir halde sadece haklılık oyunu oynamaya, başı okşansın diye beklemeye, "ah dünya senin taleplerini duymuyor çünkü ondan isteme, gidip al" diyememeye devam. etrafınızdaki kaç insan size karşı dürüst kardeşlerim? kaçı için gerçekten önemlisiniz? gerçekten diyorum bak. lafa gelince oo kanka dostum kardeşim arkadaşım brom ya falan hep var. kaçı gerçek? kaçı sırf canınız acımasın diye yutkundu? kaçı mutluluğunuzla mutlu oldu? sizin için kaçı heyecanlandı? kaçı sizin için hayal kurdu? kaçı sizi; "keşke burada olsaydın" diye aradı? kaçı sizi gerçekten dinliyor? çok az. sıfıra yakın. çünkü siz bu değilsiniz. siz bu kişi olmadığınız için onu çağıramıyorsunuz. olmuyor. riya döngüsündesiniz. sürekli bir hezimet. sürekli bir çöküş.
ve fakat rica ederim bakın başarmış insanlara. ne kadar farklı dertleri var. ne kadar başka kafadalar. merkezde değiller. amaçlarından bir adım geri atmıyor, köpek gibi çalışıyor, yoruluyor yine deniyorlar.
neysen o olarak kalacaksın. hayat herhangi bir çaba görmediği sürece sana hiçbir şey sunmayacak. ağlamak? lütfen ağla. teselli etsinler seni. başını okşayıp duymak istediklerini söylesinler. ötekininse gerçekleri var. gerçek acı? evet gerçek acı. gerçek kaybediş? evet öyle. gerçek başarı? evet. gerçek aşk? evet gerçek aşk. gerçek dostluk? evet öyle. sahte değil. kıvırmıyor.
geçmişimiz pis ya da temiz, hiçbir insan bu gibi bir karara hakkımızda varamaz. ama biz o kırılmayı yaşamamışsak, geçmiş neresi, gelecek neresi bilmiyorsak bu kötü. yol ayrımları lazım. hepimiz için. "ha evet, artık başka birisiyim" dediğiniz kaç an yaşadınız? bir iki defa olur zaten. eğer yaşamadıysanız yaşayın. onu çağırın.
olmayacak ve olmayacak. hep yıkım gelecek. oldu zannedeceksin, işte bu kadar falan, triplere gireceksin olmayacak. hak etmediğin hiçbir şey yanında yörende kalbinde durmayacak. elinde bile durmayacak. uçup gidecek. toz olacak. anılarla yetineceksin ki kötü bir şey bu. gerçekliği hiçbir insan yenemez. öylece orada durur gerçek. oradadır. toz duman dağılsa da oradadır. yalansız ve ham bir haldedir. ne söylenirse söylensin aşılmaz. aşınmaz bile. bilakis ne söylersen söyle onu daha görünür kılarsın. en fazla dumanı dağıtırsın ama ateş oradadır.
örneğin mete gazoz. bu çocuğun artık konuşmaya, anlatmaya, ben diye başlayan büyük cümlelere ihtiyacı var mı? hayır bilakis onu biz anıyoruz. çünkü o merkezden çıktı. kendisinden çıktı. kendisinden daha büyük bir şeye hizmet etti. başardı. işte geçmişi orada. geleceği ise müthiş ve heyecan verici. bu çocuk geçmişte kötü biri olsa bile artık kırılımdan sonrası önemlidir. artık nasıl biri olduğu önemlidir yani.
eğer mete'yi geçmişiyle yargılayacak olsak başarısı bizim elimizden bu hakkı alır. yapamaz mıyız? örnek veriyorum yani. en günceli o ve bence en hak edeni de o. şunu demek istiyorum özetle; geçmişiyle insan yargılanır çünkü geçmişini hala üzerinde taşıyordur. kırılımı yaşamamıştır. bu şartlar altında yargılanır. ama insan değişen bir mahluk. gelecek ve geçmiş arasında o kırılım yaşanmışsa geçmiş önemini kaybeder. oradaki kökler bile silikleşir.
kendi üzerimize de çalışalım. asla mükemmel değiliz. hiçbirimiz değiliz. görünmediğini sandığın milyonlarca kusurun var. sevimli sandığın milyonlarca saçmalığın. güçlü özelliğim sandığın milyonlarca zaafın. kasmamak lazım. insanız ve bu çok büyük bir mazerettir.
basit çok basit tavsiyeler bile hayat kurtarır; kimsenin finosu olmamak gibi. mış gibi yapmamak, dünyanın bize borçlu olduğunu sanmamak, riya döngüsünde huzurlu kalabileceğine inanmamak gibi. merkez bir kuyudur. oradan çıkalım. büyüteci kendimize tutmayalım artık. inanın komik görünüyor. inanın öyle. kırklı yaşlara gelmiş bebekler var etrafta resmen. mızmız, yalancı, öfkeli, asalak, beceriksiz. büyüyelim. tür bilinciyle tabii.
laf çok güzel bi şeydir. herkes sana inanabilir. atıp tutarsın akli bir sorumluluğun yoksa. kocanı, sevgilini, platoniğini, sana yanık bakkal çırağını ve daha bissürüsünü kandırabilirsin; "beni seviyor sadece bana inanır" diyebilirsin. dostunu kandırabilirsin. iş arkadaşını. aileni bile. ama gerçekler? gerçeklik? örneğin bir altın madalya kadar etkili konuşabilen kim var? şu yani; gerçeklik oradadır ve değişmeyecektir. ne söylersen söyle değişmeyecektir. yastığa başını koyduğunda insan ne haltlar karıştırdığını bilir. o yüzden geçmiş en azından sağlam bir referanstır ama kişi değişmemişse. değişmişse çöptür. çöplükten hiçbir sağlıklı bilgi çıkarılamaz kişi hakkında.
geçmişle yargılama, şimdiyle yargılama, gelecek planıyla yargılama...
hangi kritere göre yargılayalım onu da söyleyin bir zahmet. tabiki her şey geçmiş değildir kişi geçmişteki hatalarından ders almış olabilir fakat geçmiş geleceğin aynasıdır diye de boşuna dememişler.