bugün

o çok sevdiğiniz insanın aslında başkasını seviyor olması.
insanlar tabii insanlar pis koku gibidir ilk canınızı yaktıklarında dayanamazsınız ama ikincisinde artık alışmaya başlarsınız.
kayıplar.
gelecek kaygısı.
ben şöyle kallavi bir gelecek kaygısı duyup, gerçekten mutluyum, olumluyum diyen birini görmedim.
sevdiğin kızın sikilmesi.

evlenmesi de diyebiliriz aslında, şimdi kızlar falan vardır ayıp kaçmasın sik mik.
yaşanmışlıklarıdır elbette ama bu yaşanmışlıkları "kaybettiği insanlar" diye sabitliyorum ben. zira geriye dönüp baktığımızda kaybettiğimiz insanlarla olan yaşanmışlıklarımızda bile mutlu anlarımız, keyifli anlarımız, unutamadığımız zamanlarımız var.

ama her iki anlamda da kaybettiğimiz insanlar giderlerken hem sabit ve keskin bir acı bırakıyorlar hem de o mutlu yaşanmışlıkları da yanlarına alıp gidiyorlar. sen de öylece kaldığınla kalıyorsun. cebinde birikmiş acılar bir anda dökülüveriyor ortaya.

hani ağlayayım da rahatlayayım desen günlerce, haftalarca ağlasan da geçmiyor acın. illa bir yerde bir şekilde örselenmek için bekliyor işte.

bu da bizleri gün geçtikçe duygusuzlaştırıyor. ondan değil mi zaten ortaokul, lise yıllarındaki masumane aşklarımızı özlememiz? ondan değil mi çocukluğumuzda sokakta yediğimiz ekmek arası domates peynirden aldığımız zevki bugün lüks restoranlarda yediğimiz yemeklerden alamamamız?

insan kaybettikçe duygusuzlaşıyoruz. nötrleşiyoruz. zevksiz, tatsız, boktan bir hayata sürükleniyoruz.

bana sorarsan budur.

hee ansızın biri gelip de tüm hayatının orta yerine ansızın düşüp seni dünyanın en mutlu insanı yapar mı?, seni o duygusuz, nötr, bıkkın ruh halinden alıp kendine getirir mi? getirir.

işte hayat da zaten bu yüzden yaşanır.
-sabah 8 akşam 6 haftada 6 gün köle gibi çalışmak.
-sevgiliden ayrılmak
-yaşın ilerlemesiyle insanların çok samimiyetsiz gelmesi ve kimseye güvenememek
-zamanla herkesin kendi yaşamıyla meşgul olması sebebiyle eski arkadaşlıkların azalması
-ülkenin gidişatının giderek boka sarması
-büyüdükçe hayallerinden uzaklaşmak ve sıradan bir insan olduğunu anlamak

ama yine de her sabah güneş doğacak, elbet vardır bir sebebi, bekliyoruz.
görsel
yıllar sonra gelen babaya siktir git demek.
Duygularınıza veirlmeyen değer.
insanlar tarafından sürekli aynı yerden darbe almak..
duygunun, sevginin, aşkın, içtenliğin, vidanın, duyarlılığın ticarileştiğine şahit olmak. tüm bunların mal ve hizmetlerin alışverişinde kullanılması. alışverişin tüm dünyayı ele geçirmesi ve duyguların ticaret alanı dışında dikkate değer bir varlık bulamaması.
Ailenin Aile olmayı bilmemesi.
insanların ruhları...
değer verilen insanların umurunda olmamak. Her derdine koştuğun insanların zor zamanında sırt çevirmesi.
Duygularınızı biken atan insanlar.
Samimiyetsiz ortamlar.
iyi niyetlerinizin kötüye kullanılması.

Emek verdiğiniz birşeylerin boşa olduğunu görmek.
çok acı çekmek.
sürekli aşağılanmak. (biri size hakaret ettiğinde umursamıyorsunuz, utanmıyorsunuz)
sürekli birilerinin size bağırması. (kavga/tartışma anlarında panik olmuyorsunuz, korkmuyorsunuz)
kaç yaşında olursanız olun fikrinizin sorulmaması. (bir şeyler için heyecanlanmıyorsunuz)
sevilmemek, ya da sevginin göterilmemesi (sevemiyorsunuz)

gitmek istiyorsunuz, gidemiyorsunuz. bi noktadan sonra nefret etmekten de vazgeçiyorsunuz.
beyle..
hayalkırıklığı.emek verip nankörlük görmek.sevip aldatılmak.
Emeklerin çöp olup boşa gidişi bu listenin başına oynar.
hayattır
Bir çok şey; belki de her şey.
umudunun sürekli kırılması.