sistematik kötülüğe maruz kalmaktır. ikiyüzlü, çıkarcı, dedikoducu insanların arasında önce ruhunuzu korumaya çalışır, olaylara, insanlara iyi niyetli bakmaya çalışırsınız. bir yere salt kötülüğü görmezden gelir, üzüle üzüle, kırıla kırıla artık hiçbir şey hissetmemeye başlarsınız. aslında bu derin bir travmadır. önceden nasıl biri olduğunuzu bile unutur, kendinizdeki değişime şaşırırsınız.
çok sevmek ama içinde yaşamaya mahkûm kalmak.
sonunda o büyük duygular bomba misali patlayıp hem kendilerini hem de alâkalı her şeyi beraberinde götürüyor sanki.
hakikaten hayat aq. yaş ilerledikçe daha da duygusuzlaşıyor insan. camdan sarkıp akşama kadar suratsız suratsız mahallenin bebelerine çemkiren dayıları daha iyi anlıyorum şimdi. bizim de sonumuz o olacak zağar.
Zaman. Uzun süre aşktan yana yalnız yaşayınca artık insan aşka karşı duygusuz hale geliyor ve aşkı boş ve gereksiz bir şey gibi görmeye başlıyor. Bilemiyorum belki gerçekten de böyledir.
"ruhsal tepkilerin ikinci evresine geçen bir tutuklu artık gözlerini çevirip bakmıyordu bile. O zamana kadar duygulan körelmiş ve izlediği şeyden etkilenmez bir hale gelmiştir. Bir başka örnek daha: Birisi, yaralı olduğu için ya da belki de ödem veya ateş yüzünden, birkaç gün kamp içinde hafif işlerde çalıştırılma umuduyla revire başvurur. Kar içinde saatlerce hazır ol vaziyette bekletilen, kampta ayağına göre ayakkabı olmadığı için dışarıda çıplak ayakla çalışmaya zorlanan on iki yaşında bir çocuğun revire getirildiğini görmek onu etkilemez. Çocuğun parmaklan donmuştur ve doktor elindeki pensle, çocuğun kangren olan morarmış parmak uçlarını teker teker keser, Tiksinti, dehşet ve acıma: Bu olayı izleyen bir tutuklu artık böyle şeyler hissetmez. Birkaç haftalık kamp yaşamından sonra acı çekenler, can çekişenler ve ölümler öylesine sıradan şeyler olur ki, bunlar, tanıklık eden bir tutukluyu artık etkilemez olur."
Kullandığım ilaçlar misal. Eskisi gibi ağlayamıyorum bile. Hatta ailemi bile özleyemiyorum. Canı yanan biriyle eskisi gibi empati kuramıyorum. Robot gibiyim.
Duygularımı çok özledim.
Bu akşam yalnızca hüzünlenebildim. Dalgınlıkla kendi kahveme de süt tozu koydum. Evlenmeden önce hep fındıklı nescafe içerdim ailemin evinde. Bir an tat hafızam canlandı. Ağlayacaktım neredeyse kayınvalidenin evinde. Nasıl geçti bu 12 sene biri bana açıklasın!