tivitırda dolaşırken "keşke yarınki adanaspor - k.erciyes maçına bilet param olsa da maça gitsem" diye tvit atıyorum.
o zamanlar bizimkiler evde değil, bende de kuruş para yok, meteliğe kurşun atıyorum yani.
neyse dm'den bi mesaj gelmiş akşam gördüm. girdim baktım bi adam "053xxx burdan bana ulaşabilirsin." yazmış.
de niçin? diye cevapladım çünkü ne olduğunu anlamamıştım. yanlış hatırlamıyorsam bilet paran yoktu gel bilet alırım ben sana dedi.
acayip sevinmiştim ama telefonum yoktu yani bildiğin bi telefona sahip değildim.
maç günü saat 3te güney maraton bilet gişesinin önünde olurum abi dedim ve çıktım..
3ten çok erken vakitte ordaydım, ordan rastgele bir abiye "abi telefonunu kullanabilir miyim?" diye sordum, al buyur dedi verdi telefonu. aldım aradım abiyi.. oralardayim geliyorum dedi 10 dakika sonra beni buldu sonra çocukları ve abiyle birlikte maça girdik..
ve yanlış hatırlamıyorsam da 2-1 yenmiştik.. çıkışta abiyi göremedim, sanırım erken çıkmıştı ben de tivitırdan teşekkür etmiştim.
"bir şey degil ruhumuz turuncu" cevabını vermişti..
Artık olmayandır. Yoruldum artık insanlardan, konuşmalarından, davranışlarından.
Şu genç yaşımda ruhum yaşlandı hayat enerjim kalmadı yemin ediyorum.
insanların birbirine olan nefretinden, kininden, tahammülsüzlüğünden.
Ülkemdeki insanlar adına değil sadece tüm dünyanın başarı ve para üzerine kurulmasından sürekli bir şeyleri sömürüp en iyinin kendileri olması gerektiğinden. Anasını satıyım çok mu zor neşeyle hoşgörüyle yaşamak şu dünyada . Artık fazla geliyoruz biz buraya.
Otobüste yaşlı amca otursun diye elinde bir ton çantayla hiç üşenmeden kalk, yer ver ama kafanı çevirdiginde o 100 yaşında bir ayağı çukurda olan amca senin götüne başına bakıyor olsun.
insanin açıklamasını en güzel yapan davranış biçimi bu dur herhalde.
insanların iyiliğe duyarlılığa vermiş olduğu tepki bu çoğunlukla.
Az kaldı insanlığın da filmlerde olduğunu düşünmeye başlayacağız.
insanların öldüğünü söylediği şey. bir daha düşünüp yeniden bakalım. insanlık, ölmesinin aksine insanla beraber doğdu ve biz zaten hep buyduk. yani insanlığın öldüğünü söyleyen bizler insanlığın ölmesine vesile olan şeylerin en başından özümüzde yattığını hiçbir zaman kabullenemedik, belki de kendimize yakıştıramadık. olması gereken insan bizim için hep belli bir kalıptaydı ve bu kalıbın içerisinden taşan insanlık da bizim için aynı anlamda oldu.
edit: acaba gerçekten de "insanlık" dediğimiz kavram en başından beri iyi bir kavram mıydı, yoksa onu biz mi bu hale soktuk? bu üzerine düşünülebilecek güzel bir soru olabilir.
şu sessiz kubbenin altında insandan eser yokmuş!
bu hissiz toprağın üstünde mazlumine yer yokmuş!
adalet şöyle dursun, böyle bir şeyden haber yokmuş!
bütün boşlukmuş insanlık; ne istersen, meğer yokmuş!
Fact: Son 3500 yılda, dünyada savaş olmayan sadece 230 yıl geçirildi. Son 1000 yılda savaşlarda ölen insanların 4'de 3'ü, 20. yüzyılda öldü. Son 2 büyük dünya savaşında ölen insan sayısı 80 milyon.
Ajan Smith'in insan-virüs benzetmesini yaptığı monoloğu son derece yerinde buluyorum.
"Bu gezegendeki her memeli, içgüdüsel olarak kendilerini çevreleyen ortamla doğal bir denge oluştururlar. Ama siz insanlar bunu yapmıyorsunuz. Siz belirli bir alana yerleşip, çoğalıyorsunuz. Sonunda bütün doğal kaynaklar yok olana kadar buna devam ediyorsunuz. Hayatta kalmak için yapabileceğiniz tek şey olaraksa başka bir alana yayılmak kalıyor.
Bu gezegende aynı yöntemi kullanan bir başka organizma daha var. Ne olduğunu biliyor musun? Bir virüs. insan türü bir hastalık.
Bu gezegende bir kansersiniz. Bir tür salgın. Ve biz de tedaviyiz."
" içinde düşmanlıkla yaşamaya bu kadar kolay razı olmak, zaten kaybetmiş olmak demektir. Fıtratından bu kadar uzağa düşmeye aldırmayanların neye inandığının ve neyi savunduğunun ne önemi var? insan azala azala bitecek diye endişe etmemek mümkün değil bugünlerde!insanlığın kaybettiği bir yerde insan ne kazanabilir ki!