toplumlarda herkes tarafından iyi görülen özelliklerin kişide toplanması. hani derler ya " insanlık yapalım" diye. yardım bir nevi. son zamanlarda ise unutulmaya yüz tutmuş kavramlar arasında.çünki hepimiz yavaş yavaş insanlık denen olgudan çıkıyoruz. insan silüetinde insandan uzak yaşar olduk.
hep bir şüphe hep bir korku. birbirimizden beklentilerimiz, ilk önce kendi güvenliğimizi korumakla başlıyor. hep çıkar, beklenti, kazanç adına savaşıp duruyoruz. sevgilerimiz, kan bağlarımız bile yavaş yavaş sıyrılıyor insanlık denen olaydan. örnekleme yaşıyoruz sanki. herkes birbirine yabancı, kaygılı. gerçekten uzak yalan yaşamlar.
insanlık; gruplardan, toplumlardan oluşan kalabalık. kaybolmaya mecbur canlılar. yamyamlık dışında ne kadar yenirse o kadar yemeye ve yenilmeye aç insanlık. konuşmaktan korkan, koklaşmayı rezil etmiş insanlık. iyilik kavramını ilk önce beyinlerden daha sonra yazılı olan herşeyden silmeye hazırlanan kalabalık.
içine insan koyulan, insandan hallice bişey. kalemlik gibi.
dönüp yanı başımdaki kalemliğe baktım şimdi. lise yıllarından yadigar biri 0,5 diğeri 0,7 olmak üzere, kendilerini işlevli kılmaya yarayacak uç kutusundan eser olmayan iki adet kurşun kalem; üç adet, ama üçünün de tükenmezi çoktan tükenmiş tükenmez kalem, yılların eskitemediği 2 ataç (bigün lazım olucak kesin), saatimin kopan kayışının teki, bi de artık ne s.kime yarayacaksa bi tane demir rus parası. bizim 5 kuruşu düşün, onun rus versiyonu.
gündelik dilde pek sevip de sık kullandığımız bu tamlamaların kesiştiği kavşakta "insanlık" yazıyor. kötü olan; trafik ışıkları, ehliyeti bile olmayan kimilerine inatla yeşili yakıyorken, kimisine de habire kırmızı uzunca bir süredir. yol isteyenlere kesilen trafik cezalarına bakılınca, yol verileceklerin plakalarının 'özel plaka' olduğu anlaşılıyor.
kimi zamanlar bazı 'teknik' sorunlar nedeniyle trafik lambalarının çalışmadığı anlar da oluyor. olsun. trafik polisleri var bu ülkenin; saçma salak bir 'düzen'i, hoşuna gitmediğinin sadece ehliyetini iptal etmekle yetinmeyen, bizatihi kendisini yaya olarak trafikten men edebilecek kadar mahir polisleri… başlarında duran posbıyığın ise haşmetinden sual olunmaz maşallah.
insanlık diye başlayıp, kalemlik, trafik polisi, posbıyık üzerinden ülke ama en çok da sistem gerçeğine varmayı hedefleyen bu yazıyı buraya kadar okuyup da celalettin cerrah şahsında simgeleşen insanlık açısından sorunlu bir zihniyetin, sadece 'münferit vaka'lardan kaynaklandığını, aslında mesela bu bireysel hataların sahiplerinin istifası yahut tasfiyesi halinde ortalığın mis olacağını düşünenlere, sorunun kişilerde değil sistemin kendisinde olduğu gerçeğinin üzerinden atlayıp bu duaya amin demeyi aklına vicdanına sığdırabilenlere, kalemliğimdeki 2 ataçtan birini hediye etmeye hazırım ben... belki bir şeyi tuttururlar.
insanlık mı?.. bana sorarsan kırmızıda geçmektir bazen.
öğrenci evi , içmek için kalmış son para. 2 kişi markete gider yolda yaşlı adamın birine araba çarpar ve bu 2 genç çarpıp kaçan arabanın plakasını alır ve amcayı taksiyle hastaneye götürür.ve sonunda şaka gibi ama adam ortaköyün göbeğinde olan evini 500 e bunlara kiraya verirr .800 e ahır gibi evde kalan şanslı arkadaslarim simdi 500 e sarayda oturuyorlar..
insanlıksızlıktan nefesi kokan 'insan'la adlandırdığımız canlılar yüzünden pek rastlayamadığımız ama yinede bi gün insanların tüm egolarını, hırslarını aşarak ulaşabilecekleri konusunda umutlu olduğum, onsuz dünyanın gerçekten kötü bi yer olduğu olgu. Herkes içindeki saf gerçekliğe ulaşabilseydi(ki hepimiz benciliz, bu çok zor) dünya daha yaşanlabilir bir yer olabilirdi.
bizi,diğer varlıklardan ayıran özelliktir.irade sahibi olmamızdan dolayı yaptıklarımızla en yüksek mertebe (ala yı illiyin)ile en düşük derece (esfel-i safilin) arasında olabildiğimiz,bu durumumuzun da ''imtihan sırrı''ndan kaynaklandığını bildiğimiz özelliğimizdir.
insan olma durumu. insan olma; kimilerine göre yaşamaya, nefes alıp vermeye devam etmek, yeme, içme, barınma, üreme gibi ihtiyaçlarını karşılamak iken kimilerine göre bu maddi gereksinimlerin hümanizm çerçevesinde olması gereken değerler ile birleştirilmesi sonucu ulaşılabilecek durumdur. ilk grup yaşamını idame ettirmek için gereken şeylere ne pahasına olursa olsun ulaşmayı mübah görürken, ikinci grup bu gereksinimleri karşılarken etik değerlerden vazgeçmemeyi tercih eder.
Yetimin yırtık çorabında dikiş;
Dul kadının evindeki namus olmaktır insanlık.
Kibirli zenginin yüzüne ...tükürük;
Fakirin sofrasındaki ekmeğe soğan olmaktır insanlık.
işverenin yüreğinde vicdan;
işçimin yanağında emeğin kiri olmaktır insanlık.
Edepsiz güzele çirkin;
iffetli çirkine huri diyebilmektir insanlık.
Kürklüye bakıp isyan etmek değil;
Üryana bakıp şükremektir insanlık.
Kambur nenemin dilinde dua;
Beşikteki bebeme gelecek umudu olmaktır insanlık.
Alnı zalime karşı dik;
Allah'a karşı secde yapmaktır insanlık.
Haksızlığa susup köpekleşmek değil;
Haykırıp sürgün olmaktır insanlık
Ömrü boyunca arkalarda görünmez kahraman olup
Sadece er kişi niyetine dendiğinde en önde olmaktır insanlık
Şimdi çığlık oluyorum size ey insanlar:
Biz insan mıyız?
Zamanın akışı içinde insanlık, bilimin ellerinden gelen darbelerle iki kez, naif özsevgisinin incinmesinin acısını yaşamak zorunda kalmıştır: Birincisi, dünyanın merkezi olmadığını, akıl almaz büyüklükte bir dünyalar sistemi içinde sadece bir nokta olduğunu anladığında... ikincisi, biyolojik araştırmalar özel yaratılmışlık ayrıcalığını elinden alıp soykütüğünü hayvanlar alemine düşürdüğünde...*
şu herkesin insanlık dediği şeyi ben insanlarda göremedim nedense. dünyanın yarısı aç geziyor diğer yarısı hayvan gibi, tıka- basa, doymak bilmeksizin yiyiyor, kimisi hayatında deniz görmemiş, kimisi ne yapsam da marsa çıksam diyor. be mına koduğum oğlu!.. dünyanın .mına koydun da uzay mı eksik kaldı? anlayamadığım diğer şey ise yıllardır bu hayvanlarla edilen mücadelenın neden bir türlü sonuçlanmadığı. bazı çok iyi kalpli(!), halk kahramanı, yüce ruhlu kişiler neden hala bu kötülüklere son veremedi? yoksa onlar da mı bu işin içindeler? insanlık neden insanları kurtaramıyor hala?
Bir süredir her hafta iş yerinize gelip, ayakkabılarınızı boyayan, 10 yaşındaki boyacı çocuğun, 2-3 hafta gelemeyip, akabinde geldikten sonra "sizi özledim" demesidir.
Çok kadınlı olmak gibi çok kentli olmak da
Varsıl bir duygunun yükselip
Rüzgârda bir bayrak heyecanı
Toprak veriminin insan mutluluğuna dönüşmesi
--Fısıltılar Köprüsü
Özlenen bir içkinin adıdır.
Çok insanı sevmek gibi çok kenti sevmek de
Sokağa çıkarken 20 Nisan 1949'muş gibi
Pleyel Salonu'na Barış Kongresi'ne gider gibi
Bir insanda bir kenti sevmek
--"insanlık"
Özlenen bir sokağın adıdır.
Bir ulusu sevmek gibi bütün ulusları sevmek de
Hepsiyle konuşulur, gülünür, oynanır
En sevdiğim arkadaşım, Hüseyin
istanbul'da komşularından öğrenmiş
Çok güzel Rumca konuşan bir Kürttür
--Dünya
Özlenen bir yemeğin adıdır..
iNSANLIK NEDiR ? DARViN TEORiDE YANILDI BELKiDE AMA BiYOLOJiK OLARAKDA EVRiM GEÇiRMESEKTE BEYiNSEL OLARAK GEÇiRiLEN BiR EVRiM VAR
PROF. Üstün DÖKMEN "Yere düsen ekmegin üstüne basan insan görmedim ama yere düsen insani tekmeleyen çok kisi gördüm" diyor...
Saygili olmaktaki kusurlarimizi söyle anlatiyor:
*Birbirimize saygili olma konusunda 3 tip temel hatamiz var...
Avrupa'da yasayan vatandasimiz, orada yerlere çöp atmiyor ama Kapikule'den girer girmez yerlere tükürmeye, çöp atmaya basliyor. Niye burada böyle yapiyorsun diye soruldugunda, herkes böyle yapiyor diyor. Kendi fikri olmayan insanin duruma göre hareket etmesidir bu.
Ikinci hatamiz, adama göre davranmamiz. Karsimizdaki adam iri yariysa, 'Buyur Abi', diyoruz, ufak tefekse, 'Ne var lan!' diyoruz. Oysa ki, insanlarin onuru birbirine esittir.
Üçüncü hata, keyfimize göre davranmak. Keyfimiz yerindeyse eve girerken 'Merhaba millet' diyoruz, degilse surat asiyoruz. Oysa keyfimiz yerinde olsun olmasin insanlara saygili davranmak zorundayiz.
Diyorum ki, yerdeki ekmege saygili olma konusunda ülkemde mutabakat var, kimse basamaz, ayagiyla dürtüklemez ya da öper, koyar bir kenara.
Ekmek nimettir kabul, peki insan nimet degil mi?
tavuklarımı beslemem bile insanlıktır. kaldı ki ben tanımadığım, sokaktaki insanları bile evime alır beslerim. karnını doyurur iyi şanslar dilerim. rahmetli dedemin bir öğütü vardır hiç unutmam; "her gün bir aç köpeği doyur." aç köpek derken hakaret değil elbette. sürekli insanları, köpekleri, kedileri, kuşları doyuran bir insandı. onunda ruhu şâd olsun.
"Geleceğine" giden insanların notları arasından bir demet:
"Bir topluluk göründü en uzaklardan.Önlerinde arkalarında ve yanlarında yavaş adımlarla onları ilerleten insanlarda görünüyor.Bir matem esintisi yalıyor
her yeri.Bu zamandakilere benzemeyen elektronik aletlere yüzlercesi sabitlenip bekletiliyor.Ardından periyodik olarak bir gürültü kopuyor - kulakları delen -
En şaşırdığımız olanı da - bunu duymuyor gibiydiler- Bir tek insan sesi yok.
Her taraf his kokuyor - müzik melodileri ardı arkası kesilmeksizin öpüyor kulağımızı -
Satırlarımız mutlu bir rastlantı içinde sanki - bize gülüyor gibiydiler - "