bakmakla görmek arasında ve görülenin ardındakini görmek arasında büyük bir fark vardır. bu farkı görebilmek için de at gözlüklerinizi çıkarmanız gerekir. bir eser beğenilir ya da beğenilmez. ben ya da herhangi biri yorumlayabiliriz de, birçok sanatçının yaşadığı bir devletin başbakanı eleştirmenin de ötesinde sokak ağzıyla ucube diyerek vizyonunun ne kadar geniş(?!) olduğunu birkez daha göstermiştir. bana mustafa kemal atatürk' ün bir sözünü hatırlattı, "efendiler... hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hattâ cumhurbaşkanı olabilirsiniz; fakat, sanatçı olamazsınız..."
erdoğanın ucube olarak nitelendirdiği heykel.
yıkılması gündemde http://www.ntvmsnbc.com/id/25169303/
bu konu üzerine 'adam sanatçı beyler' diyesi geliyor insanın.
yaradanımız bize on parmağında on marifet bir padişah nasip eyledi.
eğer yıkılırsa ülkenin sanata bakış açısının en olduğunu daha iyi anlayıp hayatıma yön vermemi sağlar. zaten böyle bir tartışmayla bile bakış açısı belli ama. kültür ve turizm bakan'ını göreve davet ediyorum. yıkın gidip kendim dikilcem insanlık anıtı niyetine. !1!1 (bkz: kızgın yan komşu)
bir başbakan her konuda açıkça kendi fikrini/beğenisini söylemez, söylememesi gerekir. konuşması, oturması, kalkması vs ilgili bilimum danışmanı, şusu busuyla karar verir. yani bu insanlar onun dilinin kemiği olur aynı zamanda. kendi sonunu hazırlamaması için bireysel değil toplum menfaatine düşünmesini sağlarlar. rtenin bu bahsettiklerimle uzaktan yakından alakası olmadığını yıllardır biliyoruz. kendisi marifetmiş gibi ezber bozar malum. ama bir ülkenin başbakanının bir heykele veya herhangi bir sanat eserine ucube demesi kelimenin tam anlamıyla üzücüdür, cahilane bir tutumdur. o bahsettiğim danışmanlarının fikrini alıp beğenmediği heykel hakkında bu kadar çirkin ve yakışıksız bir söz söylemez, onlarla beraber orta yollu bir karar alabilirdi pekala. ama söz ağızdan çıktı bir kere. kulaklarımız bari bunu duymayaydı keşke.
Dün heykelin boynuna geçirilen çelik sicimin altı kez koptuğu haberini veriyordu televizyonlar... Ve görüntülerde; vuruldukça sarsılan, sallanan, direnen, ama parça parça dökülen insanlık Anıtı vardı...
Öbürlerinin infazını da aynen böyle seyretmiştik...
imam yıkım emri verdiğinde, çevreye yasak bantları çekildiğinde, polisler etrafı kuşattığında, yıkım makineleri çalışmaya başladığında, sabah karanlıklarında evlerden testere sesleri yükseldiğinde, içimizdeki korku ve acıyla sorduk kimi zaman:
Ne bu?
Yıkım...
Kim?.
Türkan Saylan mı?...
ilhan Selçuk mu?..
Ya da hepsi mi?..
*
Tarikat şeyhinin yanına yakışmadığı için sökülen heykele iyi bakın...
Sadece kendi yıkılışını anlatmaz...
Bir karşıdevrimin kin ve nefretle yıkımını anlatır size...
ermenilerin "soykırım anıtına" karşılık niteliğinde kars'a yaptırılan anıttır. heykeltraş mehmet paksoy tarafından yapımına ankara'da devam edilmektedir. anıtın estetik açıdan hiç bir nitelik taşımadığını gözden kaçıran kars belediye başkanı naif alibeyoğlu'nun " paris'in eiffel gibi bir sembolü, anıtı var; kars'ın da sembolü insanlık anıtı olacak" sözleri ironiktir.