Başbakanımızın yetkilerini keyfine göre kullanmasının sonucudur. Yerel halkın görüşünün alınması gereği duyulmamıştır. Mahkemelerden sonuç çıkmamış, durmuş ve bir üst mahkemeleye gitme imkanı bile verilmemiştir itiraz etmek isteyenlere. Ülkenin tekelleşttiğini, tek devlet alayışının zararlarını görmekteyiz.
heykelinide yıkmalarına şaşırılmamalı. hani düşünüyoruz bazen, insanlık ölmüş,
kimilerinin sanata saygı anlayışı kalmamış kimisi "insanlık anıtı'nı "ucube"ye benzettir. sanatın, yaratıcılığın başdüşmanı olduğunun kanıtı olarak bu anıtın yıkılacağını ve park yapılacağını söylemiştir. konuyla ilgili heykeltıraş mehmet aksoy, başbakanın açıklamasını okuduğunda çok şaşırdığını söyledi:
niye böyle bir dil kullanılır? hayret ettim. küfür gibi bir laf bu. ve ben bunun karşılığını veremem. ne olacak peki? mahkemeye vermeyi düşünüyorum başbakanı.
benim niyetim onu mahkemeye verip caydırmak, ders vermek değil. benim meselem o heykelin bitirilmesi. bitmemiş bir heykelin üstünden konuşuluyor.
aksoy, başbakanın dini duyguları kullandığını, heykelin erdoğanın bahsini ettiği gibi hasan harakani hazretlerinin hemen yanı başında olmadığını dile getirdi:
insanların kafalarında yer etmiş kavramları, yatır, dede gibi, kullanarak konuşuyorlar. bahsi edildiği gibi bir mesafe yok ortada. ayrıca heykel sit alanına yapılmıştır deniliyor. oysa ki koruma kurulunun kararıyla sit alanı olduğu biline biline heykelin yapımına başlanmıştı. koruma kurulu onay vermişti. zaten sit alanına heykel yapılamaz diye bir kanun yok. daha sonra mhpliler tekrar koruma kuruluna müracaat edip heykel için durdurma kararı çıkarttılar.
aksoy, 30 metre yüksekliğinde ve ermenistandan da görülebilen türkiyenin en büyük heykeli insanlık anıtının barışı simgelediğini dile getirerek başbakan, cumhurbaşkanı ermenistana gidiyor barış için. ama bir yandan da barış öneren, savaş karşıtı bir anıtı yıkmaya çalışıyor. hani barış istiyorduk? başbakan bilgi toplasaydı keşke. ki kültür bakanında bu bilgi var, ona aktarabilirdi dedi.
insanlık anıtının yıkılamayacağını vurgulayan aksoy, şöyle devam etti: ben yaptım oldu, ben istemiyorum kaldırın gibi bir tavır ne cumhuriyete ne demokrasiye ne fikir özgürlüğüne yakışır. hani fikir özgürlüğünü savunuyorduk? bu heykel yıkılamaz. öyle kolay değil. cumhuriyette yaşıyoruz, hukuk var, kanunlar var. başbakan canı istedi, beğenmedi diye yıkın kaldırın diyemez; öyle bir ülkede yaşamıyoruz. demokrasi deyip duruyoruz, hani demokrasi, hani hukuk. nasıl kendinizde bu hakkı görüyorsunuz.?"
sayın mehmet aksoy; insanlık duyguları oluşmamış kişilerden güzel cümleler beklemeyiniz. görüldüğü üzere insanlık duyguları çoktan kopmuş olanlar düşünmezler. düşünemezler. düşündürmezler...
şu vakitten sonra yıkılan heykelin yerine ''vur kafama al ekmeğimi'' yazan kostümlere sahip, şeffaf beyinli insancıklar heykeli dikilirse, toplumu daha iyi yansıtacaktır kuşkusuz.
"bir zamanlar heykel yıktıran bir zihniyet, ülkenin başına karabasan gibi çökmüştü. şu gördüğün heykeller, o yıkılan heykellerin yerine yapıldı" diye konuşmaların yapılacağı günleri şimdiden görmeme vesile olan, talibansı eylemdir.
Türkiye gelişiyor büyüyor yalanlarına inananlara verilmiş bir cevaptır. Tayyip ileri demokrasi diyordu. 8 senelik dönemde demokrasiyi getirdik sıra şimdi ileri demokraside. Dediğini yaptı. Alın size ileri demokrasi. Heykelden korkan zihniyet.
gayet doğal olan durumdur. öncelikle şunu belirtmek isterimki ne sanat düşmanıyım ne de heykellere karşı bir kaşıntım var. Sanat özgürlüğü vb vb adı altında savunulan anıtın devasa büyüklükte olması unutulmamalı. madem şehre devasa bir anıt yapılacak ve bu uzak mesafelerden görülebilecek. göze hoş gelen ve estetik bir anıt yapılması gerekmektedir. aksi takdirde sadece görüntü kirliliğidir. Hangi insan her gün kafasını çevirdiği yerde bunu görmek ister?
her insanın her sanat eserini beğenmeme hakkı vardır. bu gayet medeni bir haktır ama beğenmediğine ''ben begenmedim o zaman yıkın'' deme hakkı yoktur. bu barbalıktır, bunu savunan adam da en hafif tanımla dalkavuktur.
"türkiye cumhuriyeti başbakanının, herhangi bir sakıncası olmayan insanlik anıtını, sadece ve sadece kendisi beğenmediği nedeniyle yıkım kararı alması, hangi "ileri demokrasi'ye sığar?" sorusunu akıllara getiren olay. benim anlamadığım; ne zaman eline mikrofon geçse demokraside kat edilen mesafeden bahseden, ve aynı alanda çok daha fazlasını vaadeden bir başbakanın hangi akla hizmet bu gibi son derece otoriter ve gerici kararlar alması. yani yabancı biri bu haberi görse, türkiye bir diktatörlük tarafından mı yönetiliyor acaba diye sorar kendine. adam dediklerinin tersini yapıyor, bizler izliyoruz...
her boku referanduma götürüyorlar ya bu yıkım işini niye götürmediler? sikmediği eşeğe semer vurmuyor bunlar. aynı şekilde nükleer santrali de referanduma götüremiyorlar. çünkü yemiyor.
karstaki heykelin başını tekbir getirerek kesmeleri takdire şayan bir davranış. nede olsa o heykeli oraya diken zihniyet de tekbir ile dikmişti.
işin garibi diken de yıkan da kendileri. değerlerini gömlek gibi değiştiren insanlardan başka birşey beklenemez.
bu kadar masraf ve yaşanan rezalete değer mi?
kötü ise neden yaptınız?