karl marks, insanlık tarihini yereleşik hayata geçiş ve buna bağlı tarım ile yan ekonomini oluşumu ve bunlar ile birlikte doğal olarak meydana gelen sınıfları kasdediyorsa doğru önermedir. ancak, yerleşik yaşam öncesi avı-toplayıcı-göçebe toplum da bu sınıf savaşının içine katıyorsa çok doğru bir önerme değildir, zira avcı-toplayıcı yaşam formunda verilen tek savaş "hayatta kalama" savaşıdır ve henüz o dönemde ortada bir sınıf yoktur.
tarih boyunca sedece sınıflar arasında çatışma olduğunu değil, aynı sınıfın kendi içinde de çatışmalar olduğunu görmekteyiz... misal üst sınıfa dahil olan bankerler ile üretim sahipleri arasındaki çatışmalar... üretim sahipleri bankerlerin paradan para kazandığını ve bankerlerin kendilerinden daha beleşçi bi yapıda olduğunu söylerler... var böyle şeyler, oluyor yani.
eksik bir bilgi. insanlık tarihinin nereden baslatıldıgı sorulmalıdır. eger insanlık tarihinden kastımız yerleşik yasama geçiş ise evet sınıfsal catısmalar vardır. fakat arapest toplulugunda hicbir zaman sınıf catısması görülmemiştir.
para'nın ve özelin oldugu heryerde sınıflasmalar dogar ve bunlar kendi aralarında catısırlar.
her durumda dogru bir önermedir. bir toplumda mutlak surette yöneticiler ve işçiler olmalıdırki o toplum üretim yapabilsin. bir bina inşa edecegimizi düşünelim, harç yapacak, tugla örecek işçi lazımdır ve bu işçileri yönlendirecek yöneticiler gerekir. ve yönetici ile işçi diger bir tabirle yöneten ve yönetilen hatta çok kazanan ve az kazanan oldugu sürece sınıf çatışması olacaktır.
marksizm'in belkide en büyük batağı bu fikirdir. dünyada var olmuş/olacak her şeyi sadece sınıf savaşına dayandırmak ve ardından bilimsel olmaktan söz etmek at gözlüğü takmaktan başka bir şey değildir. hiç bir göç/çatışma/kültür/ vs sadece sınıfsal farklılıkla açıklanamaz. ki sınıfsal farklılık dünyanın bir çok bölgesinde sözü edilen bir farklılık bile olmamıştır.
insanlık tarihi derken büyük bir genelleme yapılmış olsa da hemen hemen doğru bir önerme. yalnız unutulan toplumlar arası farklılaşan hakim değerlerdir. bazı toplumlarda hiyerarşik kademeler arası denge mesafesi daha yukarıda iken alt kesimdeki insanlar buna boyun eğer ve bunu doğru kabul eder. bazı toplumlarda ise bu denge noktası kabul edilmez ve çıta bir aşağı bir yukarı çekilmeye çalışılır. ancak alt kesimden denge noktasına karşı bir duruş olmazsa bizim asgari ücretimiz her sene yüzde 3 oynar bir bok değişmez çünkü kabullenilmiş ve karşı durulmayan bir denge noktası sözkonusu. ne kadar denge diyebilirsek buna o ayrı...
insanlık tarihini beyaz avrupa'dan veya yerleşik düzendeki mezopotamya'dan ve 7000 yıldan ibaret sayarsak belki olabilecek önerme, velakin, örneğin avustralya'da beyaz adam gelmeden önce bırakın sınıf-kabile çatışmasını, sınıf denilen bir kavram bile yoktu.
ama yerleşik hayata geçişten sonra 2 s kuralına göre zaten sınıf denilen kavram ortaya çıkacaktır. orası ayrı.
bu arada sınıfların illaki de çatışması gerekmez. gayet güzel güzel geçinirler aralarındaki statü eşitliği korunduğu müddetçe (ör: paleolitik-neolitik avcı toplayıcı toplumların çoğu(sıcak iklim hariç), anaerkil soğuk iklim göçebe toplumları hatta ve hatta kuzey yakutistan türki-siber kabileleri vs. )
demem o ki,insanlık tarihinin yazıyla, medeniyetle başladığını sanmak gafletine düşmüştür burada marx.
not: sığ düşünceli "sağ-sol" arkadaşlara ithafen söylüyorum, hayır, harun yahya zırvalarına inanmıyorum(aksine gülüyorum), doğa'da çatışma her daim vardır, aksini iddia eden de ütopyacıdır. ve hayır, stv belgesellerini izlemiyorum, arada bir gülmek için belki. ve hayır, (burası islamcı arkadaşlaradır) siz ne kadar diretseniz de doğa acımasızdır arkadaşlar. dinle falan bir tezat da içermiyor bu düşünce merak etmeyin.
insanlık tarihinden kasıt sınıflı toplumlar tarihidir. bu toplum öncesi çağa "ilkel komünal" düzen denilir. o dönemde sınıfsal bir çatışma yoktu. daha çok doğa ile insan arasında bir çatışma vardı. fakat insanlık ilerledikçe üretimi artırmak için yeni yollar buldu ve tarım devrimini gerçekleştirdi. bu sayede de sınıflı toplumlar tarihi başladı. daha fazla bilgi için (bkz: tarihsel materyalizm)
edit: marx'ın düştüğü bir hata değil, başlıktaki bir hatadır bu tespit.
- bak marx orda insanlık tarihi demiş! ama ne demek bu insanlık tarihi! yerleşik düzene geçmiş demek istiyo amcam orada !
- iyi de gözüm insanlık tarihi diyo, medeniyetsiz insan insan değil mi ki? ne iş?
- yani orda dili sürçmüş olabilir marx'ın
- öyle miii???
- evet evet! inanmıyosan aha kaynak! (şlank)
- yaa.. peki ya bu ortadoğu ve merkez avrupa oryentli bir görüş olmasın sakın?*
- olmaz öyle şey !
- iyi de onlar diyorum, insan diyorum, homo sapiens diyorum, değil mi ki?
hem bak sizinkiler anarşist "düzene" biraz yakın olur, o taraflardan örnek vermeye çalışıyorum ki anlayasın...
- ee... şair burda bayrağa seslenmiş!
- peki...
velhasıl: neden hata yapma payı kabullenilmiyor, anlayamadım...
hepsinin temelinde insanın yalnız yol alamaması yatıyor bence .Yalnızlık insanın kaldırabileceği bir sey değil. O yüzden hangi konuda olursa olsun var olana katılmak yaradılışımızda var haliyle katılmadığız tarafta karşıt grup oluyor ve ister istemez bir catısma içine giriyoruz. bizi bunlara iten de zaman mekan kavramı olsa gerek. Türkiyede doğan bir zenci kenini zenci hissetmez eminim beyaz kıçlarımızı tekmelemek de istemezdi heralde.
-yahu bak hikmet abi karl amca ne demiş, insanlık tarihi demiş bu yanlış.
-bak canımın içi öyle demiyor, gel sen bir kitap oku ondan sonra konuş.
-ama hikmet abi niye sinirleniyorsun, ben buldum adamın yanlışını.
-bak gülüm benim önce git oku ondan sonra gel.
-ama insanlık tarihi zart zurt...
-lan ben, neyse tamam bir şey demiyorum.
-peki abi.
