18 Kasım tarihli Posta gazetesinin 15. sayfasında bir haber okudum. DHA kaynaklı haberi, gazetenin sitesinden copy + paste etmeyi kendime yakıştıramadım. Yani yapmadığım bir şey değil; sadece haberde ismi geçen çocuğun asaleti ve daha küçücük yaşta aldığı sorumluluk beni ağlattı.
10 yaşındki Mehmet Kuştekin, Ağrı'daki Mehmet Şerafettin Yanıkkaya ilköğretim Okulu'nda okuyor. 3'üncü sınıf öğrencisi olan Mehmet'in 9 kardeşi var. Mehmet okulundan çıkar çımaz, boya sandığını kapıp işe koyuluyor. Ağabeyi Emrah'ın Kütahya'da askerlik yaptığını söyleyen küçük Mehmet, "Ailemizin maddi durumu iyi değil. Ağabeyime para gönderemiyorlardı. Ben de ayakkabı boyamaya başladım. Ağabeyim Emrah, askere gitmeden önce gece gündüz çalışıp bizi okutuyordu. Şimdi sıra bende" diyor.
Resmi de var haberin yanında. Varlığıyla mukaddes kıldığı o sanatın, elbiseleri üzerindeki tecellisi -boya izleri- büyük harflerle sanki beni utanmaya davet ediyordu. Bilmem kaç yaşıma kadar babamdan para isteyişimle, ve hala da yapıyor oluşumla, bu çocuğun yaptığını tarttım vicdanımda. Evet utanmaya davet ediyordu.
Kendi başımdan geçmiş bir olayı hatırlattı bana.
Üniversite öğrenciliğimin ilk dönemlerinde bir müddet maddi sorunlarımız olmuştu. Gurbetteyiz, iki ülke arasındaki yaşam şartları farklı, acemilikten doğan bir sürü malayani harcamalar oluyor, abim de okuyor, ona da ayrıca para gönderiliyor ves. ilk tatilimde memlekete gittiğimde, daha ortaokuldaki kardeşimin harçlıklarını biriktirip, orda sıkışmayayım diye bana verişi de buna benzer duyguları yaşatmıştı.
Belki binlerce Mehmet var yeryüzünde, ve bunu her düşündükçe kendimi yiyip bitiriyor, onlara yardım edememenin ezikliği altında kıvrılıyorum. Bazen de isyan ediyorum, bazılarının bunlardakı bilincin binde biri olmamasına rağmen, bunların çektiği zahmetin zekatını bile çekmeden, toplumda işgal ettikleri mevkilere bakaraktan. Bu nasıl bir tenakuz? Ne acı ki sadece bunları yapabilmekle kalıyorum. Niye hiçkimse el uzatmıyor bunlara?
Aynı tarihli Vatan gazetesinde, Selahattin Dumanın köşesinde, Robb Report isimli bir derginin varlığından haberdar oldum. Zenginlere, dünya beş gün beşini keyifle sür diyen aymazlara, kefenin cebi yok diyen insan kisveli mahlukata hitap ediyormuş. Paranızı orda değil burada harcayın gibi sefahet kültürü telkinleriyle sayfalarını dolduruyormuşlar. Her neyse konu o değil, hiç o dergiyi okumadım da zaten. Ama öyle dergilerin varlığını biliyorum.
Acaba o züppe kırıntıları Mehmetlerin varlığından haberdarlar mı? Onlar için önemsenmeyecek miktar olan paranın Mehmet'in belki bir ayda kazanamayacağı kadar "çok" olduğunu biliyorlar mı? Biliyorlarsa eğer, nasıl Mehmet gibi çocuklar hala var? Vakıf kurup ta gözden perde asmak iş mi? Necaset bir yayın için, seviye malülü insan bozmalarına yüzbinler veren patronlar -içlerine, bu haberi yapn kurumun patronu da dahildir- nasıl rahat uyuyabiliyor? Zekatımı verdim diyip te, üstünden sorumluluğun kalktığına saf-saf nasıl inanılabilir? Oğluna bilmem kaç milyon dolarlık gemi alan birisi bunu vicdanına nasıl yedirebilir? Yok mu hiç vicdanları? Bir gecede, Hollywood sürtüklerine, metreslerine milyonlar yediren, G-20 zirvesinde 500 dolarlık şarapla dolu kadehinı eline alıp yanındakilerle tokuşturan Harameyn hadimi, dinlerinin emir buyurdğu ahiretin değil de, şaşaa peşinde koşan şeyhoğluşeyhler kafalarını "secde"den kaldırıp bu insanların varlığı hakta hiç tefekkür ettiler mi? Nerde örnek aldıkları, "Dicle kenarında bir kurdun kuzunu boğazlamasının hesabı benden sorulur", diyenin neslinden olmakla övünenler? Kimi kandırıyorlar ki? Küçüklükte Mehmet gibi olup ta, kaderin cilvesiyle bir yerlere gelmiş ve geçmişini inkar edenlere ne demeli?
Fildişi kulesinde oturup ta, tek sıkıntısını bile çekmediği hayat denen şey hakkında, ahkam kesen iktisatçı müsveddeleri, hayat çatışma alanıdır -güçlüler ayakta kalır, zayıflar gider- demesini bilenler acaba o mücadeleyi verdiler mi?
Aklıma cevap olarak sadece şunlar geliyor: tek perdeli bir insan trajedisi var.. Tüketim çılgınlığı sözüyle nitelendiiln aşağılık yaşam tarzının.. ekonomik krizden önce..
Bir insanlık krizi çıkardığından..
Niye hiçkimse bahsetmiyor?
Aslında manifesto niyetine tamamen başka şeyler karalıyacaktım, ama hiç gönlüm el vermedi -burda bir insanlık faciası dururken-, kendi hevâmı tatmin niyetine bir şey yazmak..
saygılarımla, maxinator..