insanligin yokolusu

entry7 galeri0
    1.
  1. büyüdükçe, yaşamı tanımaya başladıkça açıkça ortaya çıkan, üzücü ama gerçek bir durumdur. insanlar, sanırım her şeyi somut görme istediğinden olacak çevrelerinde en çok katliamı, somut olarak gördükleri ölümü sorgulamaktadır. oysa insan dışı birçok davranış vardır. küçümsenenler, psikolojik olarak çöküntüye uğrayanlar, ezenlerin nedense hep güçte olması ve çoğu yerde insanlık dışı tutumlar sergilemeleri... evet insanlık büyük bir yokoluşa doğru sürükleniyor. lisedeyken bir yazı okumuştum. "biri bana hayvan diye haykırıp bana iltifat etmesini isteyeceğim neredeyse" diye bir cümle beni uyandırdı. anlayamamıştım o zaman. eee, yaşanılan alan ve süre sınırlıydı. düşünme ve anlama boyutu sınırlıydı.

    büyümeye başladığımı hissettiğimde o cümle tekrar zihnimde canlandı. nereye gidiyoruz? ne için gidiyoruz? kapitalizmin köleleri o kadar çok ki, o kadar maskelenmiş ki kendilerini düşünmeden, sorgulamadan görmek imkansız. george orwell 1984'ü boşuna mı yazdı? bilmiyor muydu herkes gerçeği? hepimizin koyunlaşmaya başladığını, beynimizin gitgide sürü psikolojisine doğru bir açılım olduğunu? insanların düşünememesi ve hissedememesi için big brother'ın yarattığı o dayanılmaz baskı dolu ortamı?

    evet, insanlık neslini tüketmekte. kim ne derse dersin, ölüm sadece bedensel olmuyor. karşındakine zarar veren bir topluluğa yüzlerce kişinin "bana da bir şey olursa" korkusuyla hareketsiz kalmasıyla oluyor. aramızda okuyup da gerçekten çok mutluyum diyen kaç kişi vardır? gördükçe, bildikçe daha da mutsuz bir son bekliyor bizi. korku, yaşamı, insanlığı hapsetmekte. biri çıksa da bunlar masal dese, ya da uyan hadi bir kabustu dese...
    0 ...
  2. 2.
  3. insanlıkla kast edilen insanlarsa, kıyametle geleceğine inanılan durum. insani değerler anlamındaysa; herkesin monoton- kendinden sonraki nesilleri kötüleme durumu olup, kanımca insanlar kötü değerlere daha sıkı sarılacaklardır ileride.
    0 ...
  4. 3.
  5. aslında "insanlığın gittiği yer" başlığı altında yazmak istemiştim, ama gidilen yer zaten yokoluş, o yüzden işte burda duruyorum.

    tanım: varoluşundan bugüne değin, kendisinin bile izleyemediği korkunç bir değişime uğrayan insanlığın varacağı en son noktadır.

    insan, bu dünyayı paylaştığı tüm diğer canlılar içinde her anlamda en çok değişen belki de. yılan senede bir değiştirdiği derisiyle, bukalemun ısıya verdiği tepkiyle, kelebek kozadan çıkıp uçmaya başlamasıyla bile günün her saatinde ayrı bir psikolojiye bürünebilen insan kadar değişemez. kısa aralıklarla farklı olabiliriz biz, farklı yüzlerimizi takabiliriz.

    peki nasılmışız? önceden daha insanmışız galiba. insan olduğumuzu karnımız acıkınca değil, karnımız acıkırsa diye hatırlarmışız. daha iri, daha güçlü, daha korkusuzmuşuz. biz daha büyükmüşüz, yüreğimiz daha büyükmüş. yamulmuyorsam, malatya'da bir kaleyi ziyaret ederken merdivenleri çıkmakta çok zorlanmıştık. bir basamak üç basamak yüksekliğindeydi. demek, oranın asıl sahipleri o kadar uzun bacaklıydı, devdi bizim yanımızda. gittikçe küçüklüyor insan, sonunda bir nokta halini alacak...

    bedenimiz küçülünce yüreğimiz de mi küçülmüş? * önceden sadece açlık ya da savunma duygusuyla alınan canlar, şimdi saçmasapan bir şeyden hatta sebepsiz gider olmuş. petrol için ölmüşüz ya da inşaat çukurunda bir anneyle 11 yaşındaki kızı boğazı kesilmiş halde, ama üstlerinde paraları ve cep telefonuyla bulunmuş.

    cinsellik de çok zor değilmiş önceden. üremek için birlikte oluyorlarmış, içgüdüsel, içtenmiş herşey. bastırılmış istekler, hayvani saldırılara dönüşmüyormuş. ve namus için kimse ölmüyormuş. 17 aylık bebekler sadece sevmek, büyütmek içinmiş. tek suçu hava karardıktan sonra bakkala gitmak olan bir kıza, oturduğu apartmanın giriş katında saldırmıyormuş kimse.

    eskiden saygı, sevgi daha mı belirgindi ne? öğretmene, anneye, babaya, patrona... gerçek bir saygı. yüzüne karşı iyi olup, arkasından yerin dibine sokmayan bir saygı. aileler de kolay parçalanmazdı böyleyken. eşiyle kavga ettiği ve oğlundan dayak yediği için, kendini çamaşır ipiyle lunaparktaki bir ağaca asacak kadar çaresiz değildi hiçbir erkek. küresel ısınma da yoktu...

    nereye böyle canım insanlık? susuz mu kalacak insanlık, hepimiz susayacak mıyız, hepimiz acıkacak mıyız, hepimiz çalacak mıyız, hepimiz uyuyacak mıyız, hepimiz ermeni miyiz, hepimiz delirecek miyiz? uzaylılar mı gelecek? hiçbirimiz tutunamadık mı? ve sonunda hepimiz ölecek miyiz? evet...

    insanlığın gittiği yer, insanlığın yokoluşu. küçüldükçe, "küçülmüşüz". sonunda bir nokta olup, kendimizi de yok edecekmişiz.
    0 ...
  6. 4.
  7. 80000 yıl sonra ya da 100000 yıl sonra ya da y yıl sonra yani bir gün geldiğinde her şey bitecek insan soyu için. o gün, insanlığın yokoluşudur. madem varlığımız sonsuz değil, bir gün kıyamet kopacak... o zaman sonlu. o zaman bu yokoluş, bir tercih meselesi değil, kaçınılmaz gerçek. ve aslında hepimiz bir hiçiz. bu son cümleyi niye dedim anlamadım.
    0 ...
  8. 5.
  9. 6.
  10. 7.
  11. değerlerin anlamını kaybetmesi ve menfaatin, değerlerin yerini almasıyla gerçekleşendir. kavram olarak varlığını sürdürse de, anlam olarak sürekli yozlaşmasından ileri gelendir.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük