yaşamanın anlamını yitirdiğimi anladığımda kapımı çalarak hayatımın içine teklifsizce dalan hasta bir sokak kedisi yüzünden hayattayım. sabahları kapının önüne süt ısıtıp gelip içmesini seyrederek 1 ay geçirdim. onun benimle arkadaş olma isteğine hayır diyemedim, sevmem için kafasını evden içeri uzattı önce sonra bir baktım sobanın altına uzanmış ısınmaya çalışıyor (o zamanlar küçük bir köyde yaşıyorum). sobayı yakmayı bile düşünemeyecek kadar diplerde yaşayan, battaniye ile ısınmaya çalışan ben ufoyu fişe taktım, sobayı yaktım. ona daha iyi bakmak iyileştirmek için önce kendime bir çorba yaptım sonra aldım veterinere götürdüm. "sokağa koymayın 1 hafta bu ilaçları verin yaşarsa sonrasına bakarız" emri ile haftayı bitirdim. kendisine kapının önüne koydum arkasına bile bakmadan gitti. ben her sabah o gelecek diye süt ısıttım, papara yaptım. çarşıya gidip kuru mama aldım. tam 2 hafta sonra kendisinden de beter bir köpek yavrusu ile çıktı geldi "hadi sobayı yak, bunu da veterinere götür arkadaşım o benim" dedi... 6 yıl önce yaralı yüzlü bir sarman hayatıma girdi, hayatın içine çekiverdi uçurumun kenarından.