doğanın bir parçası olarak insan, tarih boyu zevklerini dizginleyerek bugünlere kadar gelmiş. gelmez olaymış. ahlak kurallarının, insanları dıştan içe doğru iteleyerek bir çember içine alıp orada bir toplum yaratmış olması; bireyin biraz dışarı çıkmaya başladığında yalnızlaşıyor olması, onu asıl görünüşünün ve asıl kimliğinin dışına itmiş.
öyle ki çiftler bile birbirlerinin o kadar özel dakikalarına şahit olduğu halde yıllar sonra yeni huyları keşfediyor olması tesadüf değildir. sanki herkes, herkes gibi olmalı, belirli ölçütler doğrultusunda hareket etmeli; kardeşim iyi güzel de, ben buradan kimin iyi kimin kötü olduğunu nasıl anlayacağım? buna da tecrübe demişler işte. yalan ve kandırmalarla çok gerçek dünya.