Narsizm, makyevalizm ve psikopatlık birleşince insanlar kötü oluyormuş. gece geç yatıp sabah erken kalkamayan “gece kuşlarında” bu türden “Karanlık Üçlü” özelliklerine daha sık rastlandığını belirtiliyor. Yani şu an online olanlarda bu potansiyel var.
Kanada’daki British Columbia Üniversitesi’nde psikoloji profesörü Delroy Paulhus'un içimizdeki “kötü insanları” anlamak için yaptığı araştırmaya narsistlerle başlamış. Bunlar kendilerine biçtikleri değer duygusunu korumak için saldırıya geçebilen aşırı bencil ve kibirli insanlardı. Daha sonra, bu eğilimlerin manipülatif makyavelcilik (amacına ulaşmak için her yolu meşru sayma) ve başkalarının duygularına karşı duyarsız psikopat özelliklerle bağlantısı incelendi. Fakat bunların birbirinden bağımsız özellikler olduğu, ama bazen tesadüfen bir arada görülerek “Karanlık Üçlü” oluşturdukları sonucuna varıldı.
Paulhus’ın bu karanlık beyinlere küçük bir pencere açmasıyla bu konuda birçok farklı araştırma gündeme geldi. Örneğin insanların doğuştan mı bu özellikleri taşıdıkları sorusuna yanıt bulmak için tek ve çift yumurta ikizleri incelendi. Narsistlik ve psikopatlığın genetikle ilgili olabileceği, fakat Makyavelcilikte çevresel etkenlerin önemli olduğu sonucuna varıldı. Fakat genetik olarak devralınan miras insandaki bireysel sorumluluk duygusunun ortadan kalktığı anlamına gelmiyordu. Liverpool Üniversitesi’nden Minna Lyons “Kimse psikopatlık geniyle doğmaz ve bu konuda yapacak bir şey yok denemez” diyor.
psikolog Carl bunton'a göre kötülük doğuştan gelir. Bizler ise genetik ve yaşadığımız çevreye göre bunu törpüleriz. Bunu hangi düzeyde başarabileceğimiz ise yine genotipimize ve çevreye bağlı.
insan doğası gereği kötüdür.
Bunun için kötülük kaynağı olan bu insan doğasının bastırılması için ahlak ve din inancını akıl devreye sokmuştur ki garip olan bu kötülüğü yöneten besleyen de akıldır.
Tabi ki akıl da bir bütün olarak insan doğasında bulunmaz.
Aklın bir bölümü vicdan denen duygunun etkisi altındadır.
Başlıklar halinde durum bu, fazla deşmeye gerek yok.
en azından beni kötü yapanın metropol olduğuna karar verdim. sürekli bir yarış hâli, otobüse binerken bile. biri size yardım ettiğinde art niyet aratıyor, gülümsemekten korkuyorsunuz, insanlardan korkuyorsunuz. yoruyor, yordukça streslendiriyor. istediğiniz kadar içinizde insanlık barındırın bir yerden sonra tahammül edemez hâle geliyorsunuz, patlamaya hazır bomba misâli. sinirleniyorsunuz, önünüze geleni boğacak potansiyele geliyorsunuz. bu bıkkınlık depresyonu beraberinde getiriyor umursamazlıklar, bencillikler vs...
dedim ya en azından beni kötü yapan bu, bende insanım sonuçta.
insanı kötü yapan yine insanlardır. Bir insana yalan söylerseniz inanır ve sonra inanmamaya, kimseye güvenmemeye başlar; kalbini kırıp duygularıyla oynarsınız, dışlarsanız, ezerseniz öfkeyle dolmaya başlar; onu sevmezseniz, o da sevmemeye başlar; defalarca canını yakarsanız, intikam yeminleri etmeye başlar; iyi yetiştirmezseniz, toplumda asalak olmaya başlar; küfrederseniz küfretmeye. insanlar lakin anlamazlar bunu. Hâlâ kırıp döker, mahvederler birbirini.
insanların normalde iyi olduğu sanrısıdır. ulan varlığımız bile dünyaya her an zarar... sayısız canlının soyunu tükettik, mevsimlerin bile anasını siktik sanki normalde iyi canlılarmışız gibi konuşuyorsunuz. biz doğuştan şerefsiziz oğlum.