dar görüşlü, hoşgörüsüz bazı insanların yaptığı eylemdir. Genelde sadece kendi doğrularını kabul ederler, kendileri aynı şeyi yaparlarsa haklı bir sebeb bulurlar fakat başkası yaparsa hemen ahan da dinci*, ahanda obur,şişko*, aa bu da anarşist*, kaşar* gibi anında damga vururlar başka insanlara. Empati yeteneğinden yoksundurlar.
Bu entry yi girerek bende mi kategorize etmiş oldum acaba?
ortaçgil noktayı koymuştur yıllar evvel.
(bkz: beni kategorize etme)
fakat ortaçgil şarkısının sonunu başlığın sonuna benzer söverek bitirmemiştir. manalı cümlelerle politikaya, ayrımcılığa, kategorizayona kafa tutmuştur. burdaki sövgü aslında bir paradoks olduğu kadar, kategorizasyon hastalığının dünya görüşü ve olgunluk mertebesine erişilmemesinden kaynaklandığını da düşündürüyor. durum etki-tepkiden bağımsız değil.kutuplaşma- kutuplaştırma, ötekileştirme, ilahlaştırma üzerinde düşünülmesi gerekenler. başlığı sövgüyle bitiren arkadaş bu hastalıktan tamamen bihaber ve bağımsız mı acep? zannetmiyorum! *
zorunlu bir hastalıktır... çünkü insanların geneli tatminsizdir. yıllardır kapitalizme dayanan bir yönetim hakimken bu dünyada, daha çok para için birileri bir başkalarını eziyorken ve en küçük örnek: birileri karnını doyurmak için çöpten karton ayıklarken birileri yılın modasından şikayet ediyorken mutlaka birileri alt sınıfın sözde kokuşmuşluğundan ve kendine yakışmadığından dem vurur.
bir başka açı, bu ülkede fikrimizi söylediğimiz için fişleniyorsak ve ölene dek o damgayla her koşulda geri plana itiliyorsak, üniversitede, devlet dairesinde, devletin de kategorize etme hastalığı olduğunu görürüz. böyle devlete böyle millet. ha diyeceksiniz, her ülke böyle mi? değil, oralarda da insan olma fikri öğrenilemediğinden vahşi bir canavar gibi büyük balıklar küçük balıkları yemeye devam ediyor.
daha başka bir açı ise kategorize olma zorunluluğudur. aynı fikri paylaşan insanlar seslerini daha iyi duyurmak için birleşmek zorundadırlar. bunun olmadığı bir topluluk zaten ayakta kalamaz. ha bu kategorize olma fikrini bazı gruplar kendini soyutlayarak gösterirken bazıları halka adar kendini. burada da dereceli bir durum söz konusudur. birileri bencilken, birileri kendini halka adar ve kendini halka adayandan sen niye kendini kategorize ettin hesabını soramazsınız.
burnunu ucunu göremeyen adamların, sözüm ona binlerce pencereden binlerce farklı manzaraya bakmasının sonucu oluştuğunu iddia ettikleri, akıl hastalıklarını sollayan hastalık.
uludağ sozluk'te had safhaya ulaşmış durumdur. yüzeyselliğin sınırları zorlanmaktadır. herkes farklı alt kültürden gelmiştir. herkes farklı davranabilir, herkes farklı düşünebilir. bunu da dillendirmek saçmadır.
insanları kategorize ederken, farkında olmadan kategorize edildiği için ağır eleştiri ve insanlık dersi verme hastalığı vardır ayrıca ki bu da çok vahimdir.
bir kaç simge bulup, insanları bu simgelerle olan ilişkilerine göre şucu, bucu diye gruplara ayırmadan duramamak. bu simgeler içi asla doldurulmayan simgelerdir, zaten önemli olan simge değil, kategorize edecek bir simge bulabilmektir.
eylemleri,düşünceleri,tarzları,yürüyüşleri,duruşları,bakışları,yedikleri,içtikleri,sıçtıkları -uzatılır- gibi kendi hayat felsefeleri doğrultusunda yaptıkları her bir bok yüzünden insanları güruhlara ayırma.bir nevi sentez işlemi,presentabl olarak insanlara arz edilen başlık,makale,yazı ve entrylerin tümü.
en basit örnek;
(bkz: nescafe ile sıçmaya giden postmodern sıcıcı)*