Herkes zengin olsaydı çöpleri kim alırdı?
herkes sağlıklı olsaydı allah'a şükür demeyi unutmaz mıydın?
Fakirlik insanların hayatta verdiği bir sınav değilmi mükafatı yok mu?
Herkes zengin olsaydı oturduğumuz yerden para kazanmak ne kadar adil olurdu?
Hasta olmadığında sağlığının kıymetini nasıl anlayacaksın?
Allah insanları dış görünüşüne göre değil kalbine göre değerlendirmez mi?
Dünyadan kazandığın, elde ettiğin nimetlerin hangisi kefene sığıyor?
Allahın sana verdiği en büyük ganimet akıl değil mi?
Kardeşim düşünmeyerek sorguluyarak küfre düşmüş oluyorsun.
Sen hiç kur'an-ı kerim mealı okumaz mısın? Hadis-i şeriflere bakmaz mısın? Allahın sana verdiği aklı kullan.
ibadet etmen için soylu mu olman lazım?
Allah maddi durumu olmayanların hacca gitmesini farz kılmamiştır bilmez misin?
Parayla abdest alınmaz suyla alınır toprakla alınır.
Dünyada bir imtihandan geçiyorsun. Dünyanın en vahim durumunda olsan bile allah'a şükret.
Hayırda şerde allahtandır buna iman et.
Allah isyankarları sevmez.
Kuran'dan Cevap:
"Onlara Allah'in size lutfettigi rizklardan dagitin" dendiginde nankorluge sapanlar, iman edenlere soyle derler."Allah'in diledigi takdirde yedirip doyuracagi kisiyi biz mi doyuracagiz?" Siz acik bir sapiklik icindesiniz hepsi bu.
Allah - genellikle siz tanrı diyorsunuz - aslında eşit yaratmıştır. i nsan biraz üşenmeyip bu konuyu araştırırsa bence aklı selim bir yol bulabilir. ve evet nasıl eşit yaratmıştır dalga mı geçiyorsun , zenginler hep sağlıklı fakirler hor görülüyor diyebilirsiniz işte ben de bu sorulara cevap vereyim . zenginlerin mallarının içinde fakirlerin hakkı var . zaten bu yüzden zekat diye bir şey var . ve ne yazık ki ülkemizde ve dünyada bulunan çoğu zengin fakirin hakkını vermiyor . işte bu yüzden Allah o zenginlere zamanı gelince hadlerini bildirecektir . ha sadece mal değil ruh ve beden de var. bunlar imtihandır. imanı güçlü salihi ameli bol olan insan zaten bu imtihanlardan geçer .
ve şunu söyleyeyim Allah sizi ıslah etsin ne diyeyim artık??
eşitliğin farklılıklardan ve bu farklılıkların kabullenilmesinden geldiğini anlamayan insan beyanıdır. adillik aynılık değildir. fiziksel ve maddi olara herkes aynı olsa bile aynı ruh olmadığı sürece farklılıkların oluşması kaçınılmazdır. ayrıca her insanın sahip olduğu en az bir araç vardır, tek fark doğru araçla doğru amaca yönelebilmektir. o yüzden tamamen yanlış bir iddiadır.
o değil tanrı bir gün oturuyor diyor ulan ben çok sıkıldım insanları yaratacağım ve onları eksik açgözlü yaratacağım yesin birbirini koduklarım diyor. sonra diyor ki ya bu olmadı bak bunlar birbirine haksızlık ediyor hem beni de tanımıyorlar dur diyor onları yargılayacağımı bildirmek için din göndereyim. sonra oradan tehditler yağdırıyor, ulan sizin iflahınızı gelmişinizi geçmişinizi sikeceğim diye, sonra dindarla aa ne kadar merhametli bir tanrı bak hem adaleti de sağlayacak.
iyi de sorun bu mu?
ben mesela bir sorun çıkartıyorum sonra onu çözüp kendimi bir şey yapmış sanıyorum.
tanrının adalet anlayışı çok kıt vicdanı ise çok anlamsız duruyor. tanrı kendiyle taşak geçiyor da olabilir o kadarını bilemeyeceğim.
işte Bu kâinat da mükemmel bir kaside, muazzam bir fabrika ve harika bir tablo gibi. Bizim vazifemiz, bu ilâhî eserdeki sonsuz adalet tecellilerini hayretle ve hayranlıkla seyretmek… kendi vazifesini bırakıp yüce ALLAH ı sorgulayan insanın aklına şaşılır.
Bir ressam da öyle değil mi?.. O, çizdiği her bir tabloda, her şeyi yerli yerine oturtur. Renkleri, şekilleri mutlak eşitlikle değil, adaletle taksim eder. Neye ne yakışırsa, onu onunla boyar. Kime ne gerekliyse ona o şekli verir. Ve ortaya harika bir eser çıkar…
Bir fabrikatör, fabrikasının büyüklüğünü, bölmelerini, motorlarını, tâ en küçük cıvatasına varıncaya kadar hikmet ve adaletle tanzim eder. Ve ortaya mükemmel bir fabrika çıkar. Mutlak eşitlik, bu düzeni harap eder.
Gerçekten, çokları adaletle eşitliği bir sayıyor, bunları birbirine karıştırıyor. Halbuki, mutlak eşitlik, yâni, her şeyin her yönden aynı olması, adalete zıt!..Bilirsin, bir şâir, kasidesinde her harfi kelimenin tamamını dikkate alarak yazar. Her kelimeyi, o şiirin bütününü nazara alarak yerleştirir. Her mısrayı da kasidenin tamamını gözeterek kaleme alır. Burada mutlak eşitlik değil, adalet söz konusu… ilk mısra başa gelir, son mısra dipte kalır, ama hepsi aynı gayeye hizmet ederler.