insanları sevmemek bir çıkmaz sokaktır. insanları sevmeyen insanlar asla iyimser olamazlar. ne zaman mutlulukla dolu hayaller kursalar insanların kendilerini satacakları akıllarına gelir ve bütün bir hayal çöp kutusuna atılmış olur. benim de insanları sevmeyenler listesinde adım yazılı. bahtsız bedevi miyim neyim sürekli birbirlerini satan ve sadece çıkar ilişkileri güden yaşayan ölüler topluluğundan başka insanlar görmedim şu saçmasapan hayatımda. terkederler, kalp kırarlar, satarlar, sadece ama sadece kullanırlar, yolda görürler selam vermezler, yıllarca aramazlar sormazlar sahi bu topluluğun nesini sevicem ben? neyse inan insanların seveceğim bir yönünü bulabilirsem işbu entry'i editlerim.
kişiye bir rahat vermeyen yediği şekerleri zehir eden, saygisiz, terbiyesiz, kültürsüz, monoton beyninden kenefler akan mahlukatlari sevmek için bayağı miğdesiz olmak gerekir doğrusu.
bin defa kapiyi acik birakma dediğiniz halde inadina sirf 'ehehe' yapan mahlukata değil sevmek tekme tokat girmek farzdir.
gecenin bir yarisinda ebenize atlanmiş günün halefinde 5 defa sacma sepelek sebeplerden ötürü ota boka arayan en sonunda ana avrat küfür ettiğiniz vakit ah kalbimi kiriyorsun diye pişkinlik yapan eblehler yüzünden uykunuz piç olduğu için bütün zombi gibi dolasirsiniz.
cinsel tacizde bulunanin ya elini ya çükünü keserler, ya ruhsal tacizde bulunanin? eh mahkeme-i kübra'yi beklemek gerek bu sorunun cevabini vermek.
el sonuc olarak yazilacak cok sey var ama zaman yok, sinirlenmeden hoplamadan kendi kendine kalamiyorsan eğer denecek ne var ki?
yalnız daha mutlu olmaktandır belki de.
buğulu karelerin hiç görünmeyeni..
ihtiyacın olsa da, işin düşse de sevmemektedir.
üzerine gelen adımları olan, yüzüne çarpan yüzlerden, gözüne vuran gözlerden bıkmanın bir başka şekli..
küçük çıkarların efendisi olmasından ya da..
hayata bir yerden istemsizce bağlanmış yaşayan varlıklar.
amaçlı , amaçsız sona doğru koşan, tüketmeyi seven ve hiçbir şekilde tamam, yeter demeyen doyumsuz varlıklardan nefret etmek.
farklılık ya da çıkıntılık olsun diye değil, gerçekten sevmemek..
yalnızlığı sevmek, ona alışmak..
en azından düştüğünde kimin ittiğini bilirsin. ki bu sadece kendindir.
sıradan olanı sevmemenin hallicesi.
olanı biten herşeyin tek bir merkeze yol aldığını gören insanın bu gidişe kendi içinde belki de bir dur demek için geliştirdiği savunma mekanizmasının en soylu belki biraz aptalca parçasıdır.
aptallığın soylulaştırdığı bir var oluş biçimidir.
insanı sevmemek,aptallığı olan biteni iyi kavrayamamak olarak ele alırsak evet bu kavrayamamazlık tan doğan bir sürecin sonucudur.
gidilen merkez herkesin bildiği insanların çeşitli davranış örüntüleriyle kendine meşgaleler bulduğu hayat kasesinin tam dibindeki deliktir,şnsanı sevmeyen insan için gidilen yön yön değil sadece bilinenin tekrarlanmasıdır.
bu tekrarlamayı,paradokslar dünyasında o kadar kez görürsünki artık aynılık gözünde bayağılaşmaya başlar,hatta en son raddede uç farklılıklar bile aynılık tır.
insanı sevmemek,marjinalliğe kaçmadan kökten farklılaşmayı tanımlar.
insandan korkar,sürekli bir duygusal düzen arayışı içerisinde taşları hiçbir zaman yerli yerine oturmayacakmışçasına seni sürükleyen dünyayı çecuklara ayrılmış bir oyun alanı gibi görürsün.
hayatındaki hiç kimse eğer çok şanslıysan çoğu kimse senden aldığından fazlasını sana vermeye yanaşmamaktadır,bunu rica ile teklif ettiğinde sevilmeyan insan olursun,insanı senden aldığından fazlasını vermeye zorlayabilirsin ama bu durumda seni duygusal gereksinimlerini karşılamayan kötü durumlara sevk eder...
anlayacağınız insanı sevmemek üzerine uzun uzun kafa yorulabilecek belkide bilgiyle temellendirilebilecek sağlıklı bir durumdur.
metroda ters oturmayı sevmemek; lahanayı sevmemek kadar doğal olan bir durumdur... yani nedir ki insan dediğin? kime ne faydası olmuş? ya da bana ne faydası olmuş?
kızları sevmiyorum. neden? bilemiyorum... insan oldukları için belki de. klasik sevmediğim insan davranışlarını sergiledikleri için. gelmedikleri için... gittikleri için...!! nereye olursa... erkekleri de sevmiyorum. insan oldukları için. elimden aldıklarından ötürü... elimde ne vardı da onu aldılar? sevmiyorum arkadalım. sever gibi de yapmayacağım...
gayleri zaten hiç sevmiyorum. cinsel tercihleri beni ilgilendirmiyor. ama ilgi alanlarına giriyor olmak belki de huzursuz ediyor. lezbiyenler de aynı...
şimdi buradan aseksüel olduğum gibi bir sonuç çıkmasın. tek var olan benim insanları sevmemem.
ama var mı hayvanlar gibisi? ha şimdi de buradan bir hayvansal ilişki düşlediğim gibi bir sonuç çıkmasın. içimdeki sevgi, yalnızlığımın oluşturduğu bir hayvan sevgisi..
ben gibi siz de, hepiniz de koskoca dünyanızda etrafınızda onca insana rağmen yalnızsınız...
ben aslında yalnız değilim. beni yalnızca hayvanlar anlıyor. içimdeki hayvan sevgisi...veya içinizdeki hayvan sevgisi. bir papağanla bakışmak, muhabbet kuşu ile konuşmak, kedinizin gözünün içine bakarak ensesini okşayıp gurultusunu dinlemek, üç yüz kiloluk ineğin elinizi yalamasına hiçbirşey demeden ona sarılmanız...
köpeğim... sürekli çiş kaka yapmana rağmen benim tek dostumsun. seni seviyorum!