wanda : insanlara dayanamıyorum, hepsinden nefret ediyorum.
chinaski : öyle mi?
wanda : insanlardan nefret eder misin?
chinaski : etmem, ama etrafımda olmadıklarında kendimi daha iyi hissediyorum.
bu arada filmi izleyin; charles bukowskinin kaleminden kendi hayatından bir kesit; alakasız oldu belki ama fena halde bilgi içerdi.
insanın fıtratında sevgi vaerdır hiç sevemiyorsan bu patolojik bir durumu ihtiva eder ozaman ne yapcıaz tam teşeküllü bir hastaneye gidip beyin tomoğrifisinden başlayıp psikoloğundan cıkıcaz veya nefesi kuvvetli bir hoca bulup okunup en son yüzümüze şap diye tükürtücez şifa olsun.
yıkıcı düşünme mekanizmalarının tavan yaptığı zamanlarda etkisini sıklıkla gösteren olaydır.
bir çok farklı sebebe bağlı olmakla beraber kimi zaman tercih meselesidir. bu farklı sebepler yaşamın her anında karşılanması kolay olan sakat dostluklar olabiliyor kimi zaman da çevrenin etkisiyle harmanlaşabiliyor.
insanlar korkak ve yorgunlar. nefretin tek gücü simgelediğine inanan biçare yaratıklardır. hayat tarafından cezalandırılmış, ya sevgiyle ya da sevgisizlikle sakatlanmış , hayattaki tek gaye ve amaçları kendileri gibi düşünmeyen insanları yok etme çabasına girip yandaş bulmalarıdır. böyle insanlarla karşılaşınca atom bombasının insanlığın en büyük buluşu olduğu hissine kapılırım der charles bukowski. çıkarcı aciz ikiyüzlü sahtekarlar. duyguları sömürmeye bayılırlar. dünyevi senaryolara kendilerini kaptırmış birer iyi oyunculardır. müşfik davranmazlar hiç bir zaman. hiçlik duygusu kemirmiştir hücrelerini.
yeterince acı çekmek ve darbe yemektir insanları sevmemenin nedeni.vasat sevgilere ihtiyacım yoktur benim.
yalnızlıktan alınan haz bile onları sevmemeye yeter ve artardır. güçlü, iyi ve yürekten. kulağa hoş geliyor..
neşesini kaybettiğinde, canı sıkıldığında onu tekrar eski haline getirebilecek hiçbir insanın olmamasındandır belkide. şayet en keyifli dakikalarını, sevinçlerini başkalarıyla paylaşınca artmıyorsa ve üzüntülerini paylaştığında azalmıyorsa, kısacası kendinden başkasını tanımıyorsa bu sonuç ortaya çıkar. ha, normal mi kendimce evet.
düşünün ki, ailevi sorunlarınız var. derdinizi anlattınız. o dinledi ya da dinliyor gibi yaptı. sana vereceği akıl, senin her an aklına gelen şeyden ibaret. maksat lagaluga. ''ay, çok rahatlattın, saol...'' hayır anacığım, hiç de değil. kendine güveni olmayan insanların başkasının pohoh'lamasına, sen yaparsın demelerine ihtiyaçları vardır. ve bu sayede kendini sevebilme ve kendine güvenebilme yeteneğini gösterirler. ancak mevzudaki şahıs, kendini sevmeyi bir bakıma yaşamın temel prensibi saymıştır. kendini en çok üzen, en çok eğlendiren, en çok alay eden ve seven yine kendisidir. bunun bilincindedir olay bu.
yalnız kalma durumu.çok uçlardasındır.artık kopmuşundur herşeyden.hiç insan görmek istemessin.bıktırmışlardır.güvenemessin,güvenmediğin birinide sevemessin.en yakının olur kim olursa olur nedensızde sevemessın aslında.
başkalarından saygı, ilgi ya da sevgi bekliyorsan, önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. kendini sevmeyen insanın sevilmesi mümkün değildir. sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı, sevin. yakında gül yollayacak demektir. (bkz: şems i tebrizi)