"peki ben insanlara hakettiği değeri gösteriyor muyum?" diye düşündükten ve cevabında evet bulduktan sonra sorun edilebilecek olumsuz hissiyat.
yıllarca hep bu soruyu sormadan yargıladım insanları. en yakın arkadaşlarıma ve sevgililerime çok değer verdim ve beklediğim karşılığını alamadım çoğu zaman. ama son zamanlarda öyle bir diyaloğa kulak misafiri oldum ki o kızdığım insanlardan ne farkım varmış dedim. sınıfta çokça zaman geçirdiğim bir kaç arkadaşım toplanmış benim onlarla zaman geçirmekten kaçındığımı , onların önemsediği kadar önemsemediğimi bu durumun ne kadar hayal kırıklığına uğrattığını konuşuyorlardı. ilk başta "nası laan hayır olur mu öyle şey ?!"diye inkar ettim ama oturup düşündüm gerçekten de çok odunluk yapmışım. "nasıl olsa üniversitede insanlar zaman geçirmeye bakıyolar , bağlanmayacağım kimseye onlar nasılsa ben de öyle" gibi saçma bir felsefeyle yakından olduğu kadar da uzak gitmişim. hepimizin önemsediği şeyleri önemsemiyor gibi yapmışım. saçma bir götü kalkık ayaklarına girmişim. neden çünkü öyle daha az acı çeker insan.
işte daha az nasıl çekersek öyle davranıyoruz bencil insanoğlu olarak. bu işin doğasında bu var. öncelikle kendine bakmalı insan ve ona değer verenlerden başlamalı önce.
"üç kuruşluk birine beş kuruşluk değer verirsen aradaki iki kuruşa seni satar" gibi bir duvar yazısı ile daha basit ve net bir şekilde özetlenebilen durum.
içe kapanmaya neden olucak hadisedir. halbuki içe neden dönük olasın. yeni insanlar tanımak daha güzel. bir nevi ''siktir et hayat devam ediyor'' sözü.
beklentisiz sevmek kavramını ortaya çıkaran durumdur.arkadaş,dost,akraba ya da herkimse beklentisizce sevilmelidir."acaba o da benim onu sevdiğim kadar sevebilir mi beni?benim ona değer verdiğim kadar o da bana değer verir mi?" gibi tüm sorular silinmelidir akıldan karşılıksız sevmek, beklemek, yüceltmek ama kendi değerini unutmadan.kendinden çok sevmeden...
geç de olsa ayılma sebebidir. çırpınırsınız, fedakarlık yaparsınız, o insana emek verirsiniz ama karşılığını başkaları alır. karşılık dediğiniz şey de, kuru bir vefadır. başkalarına methiyeler düzülür, siz maymun g.tü gibi kalırsınız. ama dünyadır bu. gün olur, devran döner, işler tersine döner.
insan nisyanla malüldür demiş eskiler. ne kadar da güzel söylemişler. unutuyoruz, bize gösterilen ilgiyi, fedekarlığı, değeri... ucuz menfaatler için satabiliyoruz ilahımızı, inançlarımızı, dostlarımızı, yeri geldiğinde anamızı, babamızı... hele şu kapitalist çağ var ya! nankörlüğümüzü ve bencilliğimizi öyle bir kamçıladı ki kendimizi iyiden iyiye kaybettik. oysa bizden beklenen karşılık doğal bir karşılıktı bir menfaat değil! yani sevgiye sevgi, vefaya vefa, mertliğe mertlik... bunları dahi gösteremiyorsak en azından ihanet etmememiz, satmamamız... o güzel başımızı iki elimizn arasına alıp hayat ile ilgili algılarımızı bilinçli ve erdemli bir şekilde yeniden düznelemeliyiz.
tek amacı kendiyle rekabet edip karakterini zenginleştirmek olan bireyin, birbiriyle rekabet edip kişisel başarıya ulaşmaktan başka şey düşünmeyen, böylelikle yozlaşan bireyler ile sağlıklı bir iletişim kuramaması ve onlar arasında barış, huzur, sessizlik içerisinde yaşamak için gösterdiği çabaların boşa gitmesi durumudur.