geç de olsa ayılma sebebidir. çırpınırsınız, fedakarlık yaparsınız, o insana emek verirsiniz ama karşılığını başkaları alır. karşılık dediğiniz şey de, kuru bir vefadır. başkalarına methiyeler düzülür, siz maymun g.tü gibi kalırsınız. ama dünyadır bu. gün olur, devran döner, işler tersine döner.
beklentisiz sevmek kavramını ortaya çıkaran durumdur.arkadaş,dost,akraba ya da herkimse beklentisizce sevilmelidir."acaba o da benim onu sevdiğim kadar sevebilir mi beni?benim ona değer verdiğim kadar o da bana değer verir mi?" gibi tüm sorular silinmelidir akıldan karşılıksız sevmek, beklemek, yüceltmek ama kendi değerini unutmadan.kendinden çok sevmeden...
içe kapanmaya neden olucak hadisedir. halbuki içe neden dönük olasın. yeni insanlar tanımak daha güzel. bir nevi ''siktir et hayat devam ediyor'' sözü.
"üç kuruşluk birine beş kuruşluk değer verirsen aradaki iki kuruşa seni satar" gibi bir duvar yazısı ile daha basit ve net bir şekilde özetlenebilen durum.
"peki ben insanlara hakettiği değeri gösteriyor muyum?" diye düşündükten ve cevabında evet bulduktan sonra sorun edilebilecek olumsuz hissiyat.
yıllarca hep bu soruyu sormadan yargıladım insanları. en yakın arkadaşlarıma ve sevgililerime çok değer verdim ve beklediğim karşılığını alamadım çoğu zaman. ama son zamanlarda öyle bir diyaloğa kulak misafiri oldum ki o kızdığım insanlardan ne farkım varmış dedim. sınıfta çokça zaman geçirdiğim bir kaç arkadaşım toplanmış benim onlarla zaman geçirmekten kaçındığımı , onların önemsediği kadar önemsemediğimi bu durumun ne kadar hayal kırıklığına uğrattığını konuşuyorlardı. ilk başta "nası laan hayır olur mu öyle şey ?!"diye inkar ettim ama oturup düşündüm gerçekten de çok odunluk yapmışım. "nasıl olsa üniversitede insanlar zaman geçirmeye bakıyolar , bağlanmayacağım kimseye onlar nasılsa ben de öyle" gibi saçma bir felsefeyle yakından olduğu kadar da uzak gitmişim. hepimizin önemsediği şeyleri önemsemiyor gibi yapmışım. saçma bir götü kalkık ayaklarına girmişim. neden çünkü öyle daha az acı çeker insan.
işte daha az nasıl çekersek öyle davranıyoruz bencil insanoğlu olarak. bu işin doğasında bu var. öncelikle kendine bakmalı insan ve ona değer verenlerden başlamalı önce.
karşılığını verdiğiniz halde sizi yanlış anlayıp yada söyleyemediğiniz (ki her insan her şeyi söyleyemez),durumlardan canı sıkılan kişinin sizi yerin dibine soktuğun da yaşanan kadar acı bir durumdur.
hayatında hiç bir şekilde sevgi, ilgi, takdir, teşekkür görmemiş insanlara mikasa topa ayağın burnuyla abanırcasına ilgi gösterince daha da bir bunalıma iten durum. bazen karşı tarafın kaba etlerinin havalanmasıyla, bazen karşı tarafın hayatında hiç ilgi görmeyişinden mütevellit gördüğü şeyin ilgi olduğunu anlamaması hatta görmemesiyle, bazen de karşı tarafın ilgi görecek bir kişi olmadığını düşündüğünden dolayı gördüğü ilginin altında bir bit yeniği aramasıyla insanı hayattan bezdirir. oysa ki bazen bir insana değer vermek fiili; o insanı gerçekten "değer vermeye değer" biri haline getirmek amacıyla da hayata geçirilebilir. bu noktada anlaşılması gereken nokta, kişinin en fazla kendini hissettiği kadar değerli olabileceğidir. gerisi boşa kürek çekmektir. gel de anlat bunu bana.