--spoiler--
Dilipak'ın yazısının ilgili kısmı şu şekilde:
"Hani 'el emin' olacaktık, 'Urvetül vuska' olacaktık, 'Veresetül enbiya' olacaktık, 'Yaşayan Kur’an' olacaktık!?. Güzel değil kötü örnek oluyoruz artık. insanlar bize bakıp dinden soğuyor. Birileri artık başlarını açsalar, yamyam birtakım insanlar dinden söz etmeseler, aslında daha iyi ederler sanki. Zaten bazıları başlarını açmaya başladı.
Kızılı moru yeşile boyayınca bizim olmuyor. Şarabı üç yudumda, besmele çekerek içerseniz helal olmaz. Hakkı ile elde edilmeyen makam da, servet de saadet sağlamaz.
Adamın biri birine namaz kıl diyormuş öteki de ona sen de zekat ver diyormuş. Yoldan geçen dönmüş bakmış, 'Namaz oruç sende yok, hac zekat da ötekinde yok. Bir kelime-i şehadet kaldı onun da manasını bilmezsiniz tartışmayın varın gidin işinize' demiş."
--spoiler--
bu açıklamaya artı verenler aslında dinin doğru ve güzel olduğunu, bunların yanlış yaşayarak güzel ve doğru olan dini yanlış gösterdiğini kabul ediyordur. başka başlıklarda ateizm taslayıp buraya gelmesinler.
Aklı başında idrak şuur ve sorumluluk sahibi her müslümanın sanki örnek olanın kendisiymiş gibi hareket etmesi ve bu öz eleştiriyi kendi üzerine alması gerekir. Bence burada ikaz edilenler de sadece iktidar ve güç sahipleri yada siyasiler değil. Lakin en çok onlar gözönünde olduğu için, sahiplik bakımından sorumluluk emanet makam mevki servet 1. Derecede Onları ilgilendirdiği için söylenen kelimelerin okları hedefe onları koyuyor. Yinede unutmayın ki bu bizim sorumluluklarımızı sakıt etmiyor. O kalemin hakkını vermiş, bunu yazıp söylemek zorunda ve gereğini yapmış. Vebalden kurtulmuş. Mutlaka bizim de üzemize düşeni yapmamız gerekiyor. Ya diğerleri? ister yapsınlar ister mahşeri beklesinler. Her hakk sahibinin hakkının mutlak teslim edileceği o gün, sorumlulara gerekenin yapılacağından hiç şüpheniz olmasın.
"O gün tartı haktır. (Vezin-mizan adaletle kurulacaktır.) Kimin (sevap ve hayır) tartıları ağır basarsa, işte kurtulanlar onlardır." (Araf/8)
"Allah herkesi kazandığının karşılığını vermek üzere (diriltecektir). Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir" (ibrâhim, 14/51) buyrulmaktadır. Diğer bir âyette Hak Teâlâ şöyle buyurur:
"Elbette kendilerine peygamber gönderilenlere de gönderilmiş olan peygamberlere de soracağız. Ve onlara olup bitenleri tam bir bilgi ile mutlaka anlatacağız. Zaten biz onlardan uzak değiliz" (el-A'raf, 7/6).
"O gün insanlar, yaptıkları kendilerine gösterilmek için bölük bölük dönerler" (ez-Zilzâl, 99/6)
"Bugün herkese kazandığının karşılığı verilir. Bugün haksızlık yoktur. Doğrusu Allah, hesabı çabuk görendir" (el-Mü'min, 40/17)
"Herkesin yaptığı her hayrı ve işlediği her kötülüğü, önünde hazır bulacağı gün yaklaşmaktadır. O gün kişi, kendisiyle yaptığı kötülükler arasında uzak bir mesafe bulunmasını ister. Allah sizi, kendisinden korkmanız için uyarıyor" (Âlu imrân, 3/30)
"Kim zerre miktarı bir hayır işlemişse, onu görecektir ve her kim de zerre miktarı kötülük işlemişse onu görecektir. " (ez-Zilzâl, 99/7-8)
O dehşetli ("hesap günü"nde Allah'ın mü'min kullarına korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.) Dünyada iken yaptıklarına karşılık Rablerinin kendilerine hazırladığı nimetlere sevinç içinde kavuşacaklardır. (el-Bakara, 2/62)
"Kimin kitabı sağından verilirse, kolay bir hesapla hesaba çekilecek ve sevinçli olarak ailesine dönecek." (el-inşikâk, 84/7-9).
Hz. Peygamber bir gün ashabına şöyle sorar:
"Müflis kimdir bilir misiniz? Ashâb: Bizim aramızda müflis, hiç bir dirhemi ve malı olmayandır, demişler. Bunun üzerine Resûl (s.a.s); "Benim ümmetimden gerçek müflis; kıyamet gününde namaz, oruç ve zekatla gelipte şuna sövmüş, buna iftirada bulunmuş, şunun malını yemiş, bunun kanını dökmüş, başkasını da dövmüş olarak gelendir. Şuna buna hasenâtından verilecek. Şayet davası görülmeden hasenatı biterse, onların günahlarından alınarak kendisinin üzerine yüklenecek, sonra cehenneme atılacaktır" (Müslim, Birr, 59)
"Doğrusu Allah yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarından dolayı çetin bir azap vardır" (Sad, 38/26)
"Kitapları sol taraflarından verilenlere gelince, o: Keşke bana kitabım verilmeseydi de, hesabımın ne olduğunu bilmeseydim, der" (el-Hâkka, 69/25-26)
"Âyetlerim okunurken onları yalanlayanlar siz değil miydiniz?" (el-Mü'minûn, 23/105)
"Derler ki: Rabbimiz, bize kötülüğümüz gâlip geldi. Biz, sapık bir kavim olduk. Rabbimiz, bizi buradan çıkar, eğer tekrar inkâra dönersek gerçekten zâlimler oluruz" (el-Mü'minûn, 23/106-107)
"Allah da buyurur: Kesin sesi. Artık benimle konuşmayın. Çünkü kullarımdan bir zümre vardı ki bunlar, Rabbimiz inandık, artık bağışla bizi, acı bize. Sen acıyanların en hayırlısısın, diyorlardı. Siz ise onları alaya alıyordunuz, bunlar size beni anmayı unutturuyordu. Ye hep gülüyordunuz onlara" (el-Mü'minûn, 23/108-110)
"Kitapları sağdan verilenler suçlulara: Sizi bu yakıcı ateşe sürükleyen nedir? diye sorarlar. Onlar derler ki; "Namaz kılanlardan değildik düşkünü doyurmuyorduk. Bâtıla dalanlarla beraber biz de dalardık. "Ceza günü"nü yalanlardık. Bu durumumuz, ölüm bize gelinceye kadar devam etti" derler" (el-Müddessir, 74/42-47)
Cümleyi eksik kurmuş. Eğer "şeytan bizi kandırdı, Allah da milletimiz de af etsin" deseydi tam olurdu.
Ne diyelim, eseriniz ile övünün.
Sizlerin sayesinde Müslümanım diyenden korkar olduk.