mucizeler insanları allah'ın birligine inanmaları amacıyla peygamberler tarafından tabiki allah'ın izniyle gerçekleştirilen olaylardır. Kızıldeniz'in ikiye bölünmesi, ay'in ikiye bölünmesi, asa'nin yilana donusmesi, koskoca bir sarayin saniyeler icerisinde yuzlerce kilometre yer degistirmesi vs..vs..vs.. gibi olaylar. burada bahse konu olan insanların inanmasıdır. allah son peygamber hz.muhammed ve kitabı kuran ile birlikte nurunu tamamlamıştır. artık insanları inanıp inanmamakta kendi hallerine bırakmıştır ve onlara kılavuzluk edecek kuran'ı bırakmıştır, peygamberin sünnetini uygun kılmıştır. haliyle artık mucizelere gerek yoktur.
zaman olur ki gözlerini maneviyatla açıp etrafına baktığında aslında her yerde bir mucize olduğunu anlayasın...
iki ayağının üstünde saçma sapan hareketler yaparak salak salak konuşarak hatta yavşakça sallanarak yürüyen canlı türü aynı zamanda atomu parçalayıp enerji üretiyorsa;
aynı canlı türünün kanında dokularında dışarıdan gelecek tüm mikroplara karşı antikor üretiliyorsa hemde o canlının haberi bile yokken;
aynı canlı türünün yine haberi bile yokken göz bebeği gün ışığına yorgunluğa göre bir çok değişkeni hesaplayıp durumunu değiştirebiliyorsa;
aynı canlı türünün umurunda değilken karaciğer vücuttaki hep pis işleri yürüttüğünden şikayet etmiyorsa;
aynı canlı türünün umurunda değilken hiç durmayacakmış gibi atıyorsa kalp;
aynı canlı türünün ne olduğunu bile bilmediği ruhu tanımadığı bazı insanları sevip bazılarından seni uzak tutuyorsa;
işte mucize bunlardır, hep olur, hep vardır, hala var, şimdide var.
çoğu insanımız hayatında bir kez olsun sanatla ilgilenmez, kitap okumaz, tiyatroya gitmez vs vs. hayatları o kadar heyecansız ve boş geçer ki. bir an önce evleneyim de hayatım düzene girsin, çoluk çocuk sahibi olayım düşünceleri gençlik yıllarının boşa geçmesine, öylesine bir hayat yaşamaya mahkum kalmış şekilde devam eder. ve bu tekdüzeliğin içinde mucize diye duyduğu bir kaç şey hayatına renk katabilir. tabi ki onlar için en büyük mucize kitabın inmesi, din, peygamber gibi olgulardır. halbuki sadece bu dünyada yaşayıp ölmesi gerektiğinin farkına varamamıştır. tüm kötülüklerin din referanslı olduğunu göremeyecek kadar saftır. zaman ilerledikçe ve din denen kavram yıkıldıkça herşey daha güzel olacaktır. tek umudum bu.fakat bu ülke insanları için öncelike insan olunması gerektiği anlaşılıp idrak edilmelidir.
artık tüm mucizeleri insanın kendisinin yapmasındandır. henüz yapamadığı mucizeler de var, o yüzden allah kimseye belli etmeden gönderiyor o mucizeleri.
insanları kekleme aracı olan malum kurumların, mucizelerin kulaktan kulağa yayılıp şişirilme ihtimali ortadan kalkınca, kanıt zorunluluğu gelince mucize sallamaktan vazgeçmiş olmalarıdır. lakin ışık oyunları, haarp teknolojisi derken, bugünün insanını da mucizelere inandıracaklar azizim, aksini kanıtlasak da.
Mekkelilerin ısrarlı mucize talepleri daha önceki kavimlerin isteklerine benzetilmiştir:
Bakara 2/118.Bilmeyenler dediler ki: Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir âyet (mucize) gelmeli değil miydi? Onlardan öncekiler de işte tıpkı onların dediklerini demişlerdi.
Kalpleri (akılları) nasıl da birbirine benzedi? Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere âyetleri apaçık gösterdik.
Bu istekleri reddedilmiştir lakin onların mucize isteklerinin sebebi:
Furkan 25/21
2l. Bizimle karşılaşmayı (bir gün huzurumuza geleceklerini) ummayanlar: Bize ya melekler indirilmeliydi ya da Rabbimizi görmeliydik, dediler. Andolsun ki onlar kendileri hakkında kibire kapılmışlar ve azgınlıkta pek ileri gitmişlerdir.
Ayetinden öğrendiğimiz gibi kendileri hakkında kibire kapılmalarındandır.
Nitekim
Hicr 15/14-15 Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalar, 15. "Gözlerimiz boyandı, daha doğrusu bize büyü yapılmıştır" derler.
Kısacası
Enam 6/77. Eğer sana kâğıt üzerine yazılmış bir kitap indirseydik de onlar elleriyle onu tutmuş olsalardı, yine de inkâr ediciler: Bu, apaçık büyüden başka bir şey değildir, derlerdi.
Enam 6/111. Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler de onlarla konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah dilemedikçe yine de inanacak değillerdi; fakat çokları bunu bilmezler.
Bakara2/145
Yemin olsun ki sen ehl-i kitaba her türlü âyeti (mucizeyi) getirsen yine de onlar senin kıblene dönmezler Sende onların kıblesine dönecek değilsin.
Onlarda birbirlerinin kıblesine dönmezler. Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyacak olursan, işte o zaman sen hakkı çiğneyenlerden olursun.
Enam 6/25. Onlardan seni (okuduğun Kur'an'ı) dinleyenler de vardır. Fakat onu anlamalarına engel olmak için kalplerinin üstüne perdeler, kulaklarına da ağırlık verdik. Onlar her türlü mucizeyi görseler bile yine de ona inanmazlar. Hatta o kâfirler sana geldiklerinde: "Bu Kur'an eskilerin masallarından başka bir şey değildir" diyerek seninle tartışırlar.
6/109. Kendilerine bir mucize gelirse ona mutlaka inanacaklarına dair kuvvetli bir şekilde Allah'a andiçtiler. De ki: Mucizeler ancak Allah katındandır. Ama mucize geldiğinde de inanmayacaklarının farkında mısınız?
iSRA 17/59
59. Bizi, âyetler (mucizeler) göndermekten alıkoyan tek şey, öncekilerin bu âyetleri yalanlamış olmasıdır. Nitekim Semûd kavmine, açık bir mucize olmak üzere bir dişi deve vermiştik. Onlar ise, (bu deveyi boğazladılar ve) bu yüzden zalim oldular. Oysa biz âyetleri ancak korkutmak için göndeririz.
Sünnetullah gereği (Allah'ın yasaları) Daha önce zikrettiğimiz gibi Bu tür isteklerde bulunanlar mucize sonrası iman etmezlerse helak olunacaklardır. Ancak Hz. Peygamberin son peygamber olması ve evrensel bir rasul oluşu mucize verilmemesine sebebiyet vermiştir. Rabbimiz gerekçe olarak ta şöyle demektedir:
Ankebut 29/50. "Ona Rabbinden (başkaca) mucizeler indirilmeli değil miydi?" derler. De ki: Mucizeler ancak Allah'ın katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım. 51. Kendilerine okunmakta olan Kitab'ı sana indirmemiz onlara yetmemiş mi? Elbette iman eden bir kavim için onda rahmet ve ibret vardır.
Nitekim Rasulullah (sav) den rivayet edilen bir hadiste Hz. Peygamber Her peygambere nübüvvetini doğrulayacak bir mucize verildiği, kendisine verilen mucizenin ise Kuran-ı Kerim olduğunu belirtmiştir.
RASULULLAHA YAPILAN iLAHi YARDIMLAR:
Hz. Muhammede Mücadelesi boyunca yapılmış olan ilahi yardımlar ilahi vahiy ile kayıtlı olarak bizlere bildirilmiştir.
Rasulullaha ve arkadaşına hicret esnasında görünmeyen asker yardımı yapılmıştır:
Tevbe 9/40 Eğer siz ona (Resûlullah'a) yardım etmezseniz (bu önemli değil); ona Allah yardım etmiştir: Hani, kâfirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte Mekke'den) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı; o, arkadaşına. Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu. Bunun üzerine Allah ona (sükûnet sağlayan) emniyetini indirdi, onu sizin görmediğiniz bir ordu ile destekledi ve kâfir olanların sözünü alçalttı. Allah'ın sözü ise zaten yücedir. Çünkü Allah üstündür, hikmet sahibidir.
Huneyn gününde ilahi yardım yapılmıştır:
Ahzab 33/9, Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın; hani size ordular saldırmıştı da, biz onlara karşı bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah ne yaptığınızı çok iyi görmekteydi.
Ahzab 33/26.Allah, ehl-i kitaptan, onlara (müşrik ordularına) yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine korku düşürdü; bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir alıyordunuz.
Bedir Savaşında müminlere ilahi yardım yapılmıştır:
Al-i imran 3/13 (Bedir'de) karşı karşıya gelen şu iki gurubun halinde sizin için büyük bir ibret vardır. Biri Allah yolunda çarpışan bir gurup, diğeri ise bunları apaçık kendilerinin iki misli gören kâfir bir gurup. Allah dilediğini yardımı ile destekler. Elbette bunda basiret sahipleri için büyük bir ibret vardır.
3/123-127 123. Andolsun, sizler güçsüz olduğunuz halde Allah, Bedir'de de size yardım etmişti. Öyle ise, Allah'tan sakının ki O'na şükretmiş olasınız. 124. O zaman sen, müminlere şöyle diyordun: indirilen üç bin melekle Rabbinizin sizi takviye etmesi, sizin için yeterli değil midir? 125. Evet, siz sabır gösterir ve Allah'tan sakınırsanız, onlar (düşmanlarınız) hemen şu anda üzerinize gelseler, Rabbiniz, nişanlı beş bin melekle sizi takviye eder. 126. Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bu sayede rahatlasın diye yaptı. Zafer, yalnızca mutlak güç ve hikmet sahibi Allah katındandır. 127. Allah, kâfirlerden bir kısmının kökünü kessin veya onları perişan etsin, böylece bozulmuş bir halde dönüp gitsinler diye, size yardım eder).
Enfal 8/9-13, 9. Hatırlayın ki, siz Rabbinizden yardım istiyordunuz. O da, ben peşpeşe gelen bin melek ile size yardım edeceğim, diyerek duanızı kabul buyurdu. 10. Allah bunu (meleklerle yardımı) sadece müjde olsun ve onunla kalbiniz yatışsın diye yapmıştı. Zaten yardım yalnız Allah tarafındandır. Çünkü Allah mutlak galiptir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir. 11. O zaman katından bir güven olmak üzere sizi hafif bir uykuya daldırıyordu; sizi temizlemek, şeytanın pisliğini (verdiği vesveseyi) sizden gidermek, kalplerinizi birbirine bağlamak ve savaşta sebat ettirmek için üzerinize gökten bir su (yağmur) indiriyordu. l2. Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak ben sizinle beraberim; haydi iman edenlere destek olun; Ben kâfirlerin yüreğine korku salacağım; vurun boyunlarına! Vurun onların bütün parmaklarına! diye vahyediyordu. l3. Bu söylenenler, onların Allah'a ve Resûlüne karşı gelmelerinden ötürüdür. Kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, bilsin ki Allah, azabı şiddetli olandır.
8/42-44 42. Hatırlayın ki, (Bedir savaşında) siz vâdinin yakın kenarında (Medine tarafında) idiniz, onlar da uzak kenarında (Mekke tarafında) idiler. Kervan da sizden daha aşağıda (deniz sahilinde) idi. Eğer (savaş için) sözleşmiş olsaydınız, sözleştiğiniz vakit hususunda ihtilâfa düşerdiniz. Fakat Allah, gerekli olan emri yerine getirmesi, helâk olanın açık bir delille (gözüyle gördükten sonra) helâk olması, yaşayanın da açık bir delille yaşaması için (böyle yaptı). Çünkü Allah hakkıyla işitendir, bilendir. 43. Hatırla ki, Allah, uykunda sana onları az gösterdi. Eğer onları sana çok gösterseydi, elbette çekinecek ve bu iş hakkında münakaşaya girişecektiniz. Fakat Allah (sizi bundan) kurtardı. Şüphesiz O, kalplerin özünü bilir. 44. Allah, olacak bir işi yerine getirmek için (savaş alanında) karşılaştığınız zaman onları sizin gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Bütün işler Allah'a döner.
(44.ayet kısa tefsir: Fiilen karşı karşıya gelme anında düşman kuvvetlerinin sayıca kendilerinden çok fazla olduğundan Müslümanların artık şüphesi bulunmayacağına göre "Onları sizin gözünüze az gösterdi" ifadesinin mecazî bir anlam taşıdığı açıktır. Bu durumda, sözü geçen ifade, Hz. Peygamber'in ashâbının düşman güçlerini azımsayacak kadar azim ve cesaretle dolu olduklarını îma ediyor olmalıdır. Beri yandan Kureyşliler kendi güçlerinden, sayı üstünlüklerinden o kadar emindiler ki Müslümanlar bunların gözüne önemsenmeyecek bir kuvvet olarak görünüyorlardı -bu yanılgıdır ki onlara hem kesin bir biçimde savaşı kaybettirdi hem de çok sayıda cana maloldu.)
Muhammed (as) 'a ilahi bir yardım olarak gaybi eğitimden geçirilmiştir. O Rabbinin ayetlerinden en büyüğünü görmüştür:
isra 17/1
Bir gece kulunu, Mescid-i Haramdan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksaya (En uzak ibadet evine) ayetlerimizi ona göstermek için götüren (Allah) her türlü noksanlıktan uzaktır. Şüphesiz O herşeyi işiten ve herşeyi görendir.
Kuran kendi kendinin müfessiri olduğundan bu ayetleri aşağıdaki ayetlerle anlayabiliriz:
Necm 53/7-18
O (Cebrail) en yüksek ufukta idi. 8.Sonra yaklaşıp indi. 9.Araları iki yay kadar veya daha yakın idi. 10.O anda (Allahın) kuluna vahyettiğini iletti. 11.Gördüğünü gönül yalanlamadı. 12. Onunla gördüğü şey hususunda tartışıyor musunuz? 13. Hakikaten onu diğer inişte de gördü. 14. Sidre-i müntehanın (en uzak nokta) yanında 15. Onun yanında da Meva bahçesi vardır. 16.Sidreyi bürüyen bürüyordu. 17.Göz ne şaştı; ne aştı. 18. Rabbinin ayetlerinden en büyüğünü gördü.
isra 17/60.
Sana Rabbin tüm insanları çepeçevre kuşatmıştır.Demiştik. Sana gösterdiğimiz rüyayı da...
Bütün bu yardımlar da (isra hariç) olağanüstü bir durum değil Rabbimizin müminlerin ruhları üzerindeki ilahi takviyesidir. (Enfal 8/42-44) Ayetlerde görüldüğü gibi ilahi yardımlar mucizeden içerik ve işlev açısından farklı sadece peygamberlere has olmayan samimi tüm müminlere yapılan yardımlardır.
ayrıca tefsirlerde bu konular geniş bir şekilde yer almıştır. yüzeysel metin okumaları yerine kuran'ın bütünlüğü ve geniş islami literatürü iyice etüd ettiğimizde bu konuların bu kadar basit olmadığını görürüz.
kaldıki daha derinlikli felsefi yada bilimsel eleştirilerin bile çok güzel cevapları islami literatürde vardır.
bu konuları gerçekten merak eden önyargısız insanlar bu geniş literatürde bir çok kaynağa isterlerse ulaşabilirler.
burda açılan konu başlığına gelince propaganda amaçlı olduğu için iddia sahibi yazar yine yüzeysel düz mantıkla bir çok eleştirisine devam edecektir. nasılki ben şu anda kendisinin mutlak doğru olarak gördüğü aklıyla ya da çeşitli ateizm sitelerinden elde ettiği çıkarımlarla dogmalaştırdığı fikirlerini eleştiriyorsam. önemli olan bir konuda oluşan geniş lüteratürü yoksaymamaktır. kaldıki dinde kişisel tecrübe yoluyla elde edilen veya epistemoloji de bir bilgi çeşidi olarak sezgiselliği yadsımamak gerektir. bilgi felsefesinde yalnızca bir bilgi çeşidi olarak ve yanlışlanabilirlik ilkesi ile mutlak bilgi olarak kabul edemeyeceğimiz bilimsel bilginin adeta kutsiyet atfedilerek yüceltilmesi sadece bir felsefi akımın tezahürüdür. sevgili yazar o felsefi akımın temsilcisi olarak bakış açısıyla belli bir anlayışı ifade etmektedir ancak.
Kuran meal ve kısa tefsiri olarak muhammed Esed'in kuran mesajı'nı ve daha geniş tefsir olarak elmalılı hamdi yazır'ın hak dini kuran dili isimli eserini tavsiye edebilirim.
not 1: bu yazı önyargısız gerçekten doğruların peşinde olanlar içindir.
not 2: din inanç meselesidir nihayetinde inanılmayan şeylere sosyal bir ağda alaycı bir yaklaşım sergilemek pek şık durmamaktadır.
garip bir durum değildir. çünkü teknoloji en büyük mucizedir. günümüzde peygamber çıkmamasının yegane sebebi de teknolojidir. şimdi biri peygamberim dese, bir mucizem var dese kameralar doluşur, mucize de gerçekleşmeyince komik videolar arasında yerini alır.