kendinle tanışmamış olmak..
kendinle barışık ol-a-mamak..
çevreyi ve kendini gereksiz sorgulamak..
hala dikiz aynalarından kurtulamamak, yani geçmişe özlem..
riyayı ve iki yüzlülüğü iyi bilmek..
vefasızlığın dibini görmek..
insanları iyi tanımak..
hayatın çıkar ilişkilerinin etrafında döndüğünü görmek.
istemediği, dahil olmaktan hoşnut olmadığı bir kapitalist çarkın dişlisi olmak..
şaşkınlığını kaybetmek..
erdemli ve dürüst yaşamanın gereksizliğine kanaat getirmek..
hep daha fazlasını istemek, daha fazlasını gördükçe yetinememek..
imkansızlıklar ve buna bağlı olarak gelen ruh sıkıntısı..
kendinden uzaklaşmak, daha da uzaklaşmak. Sonunda kendini tanıyamaz hale gelmek..
hayata karşı büyük beklentiler beslemek..
büyük beklentilerin hayatın gerçekleriyle örtüşmediğini görmek..
hep tamam bu sefer demek, ama hep yanılmak..
her ilişkide bir parça bırakmak, dolayısı ile toparlanamamak..
keşkelerinin iyiliklerini sikip atması..
yüzü insanlara, gözleri içine dönük yaşamayı benimsemek..
insanlara yaralarını göstermek, her defasında darbeyi o insanlardan ilk o yaralarından yemek.
kaçmak istemek, becerememek..
son bulmayan kendini kendine ıspat etme çabası..
etrafındaki insanları kendinden fazla önemsemek.
farkında olmadan kendine zaman ayıramamak.
hiç bi şeyi bıraktığı gibi bulamamak..
herkesi kendi gibi sanmak..
kendini hala tanıyamamış olmak.
kendinle tanışmamış olmak..
kendisidir. insan mutlu olmak istesikten sonra nefes alıp verdiği için bile mutlu olabilir. insanın olduğu yerde umut, umudun olduğu yerde mutluluk vardır.
mutsuz olduğuna inanmak. halbuki mutlu olmak için o kadar çok neden vardır ki.. en basiti şuan bu entryi okuyabiliyorsun. insanlar mutlu olmak için gelmiştir yeryüzüne mutsuz olmasının nedeni ise kendi değerinin farkına varmamasıdır.
insanoğlunun en kötü durumu bile idrak edip, kabullenmesi 12 dakika sürermiş. ama biz ne yaparız? ışığı kapatır, sigara yakar ve bize en kötü hissettirecek şarkılar açıp bi anlamda kendimizi öperiz. Doğamızda bu var. Hele bu topraklarda fazla fazla.