boşanmak. ilk başlarda iyi ama sonra hafiften bir yalnızlık geliyor. o rahatlama hissi yerini kocaman bir boşluğa bırakıyor. o yüzden evleneceğiniz kişiyi çok iyi seçin tanıyın ki boşanmanıza gerek kalmasın. boşanınca insan kocaman bir boşlukta buluyor kendini.
insanların çevrelerinde gelişen gereksiz olayları, gelip ballandıra ballandıra anlatmalarıdır. beni hiç alakadar etmiyor dostum, tanımadığım arkadaşının balayına nereye gittiği. yada Ayşe'nin kocasının içip içip eve geç geldiği falan.
önce kendisi, sonra çevresidir.
sik kafalılar arasında yalnız kalmasan ne olacak sanki? hah işte bu soruyu bana sorduran kim? ben.
dolayısıyla cevap ben, ya da sen. duruma göre ayarlayın özneyi işte.
iyi, samimi, cömert biri olmanız.
yukarıdaki üç özelliğe sahipseniz çevreniz geniştir ama hepsi sahtedir.
sadece mutlu anlarınıza tanıklık ederler, sıkıntılı halinizi görmezler, görmezden gelirler.
eziksiniz onlara göre. safsınız, bir boktan anlamazsınız. bu yüzden kolay lokmasınızdır. hemen ham yapılacak bir lokma...
gülerler yüzünüze, arkanızdan alay ederler "bilmem neresine koduğuma bak, ne kadar da saf." diye.
size öğüt verirler "bu kadar iyi olma. kullanılırsın. herkes iyi anında yanında olur ancak." diye. ve ironiye bakın ki, kendileri de sadece iyi anlarınızda yanınızdadır...
cömertliğinizi sunarsınız. o cömertliğinizi tek kullanımlık bir peçete gibi kullanırlar. sonra, ne bir "merhaba", ne bir "nasılsın?" cümlelerini duyarsınız o şahıslardan.
yine, çok geçmez. bu insan(?)ların yüzsüzlükleri telefonunuzda bir mesaj şeklinde veya "merhaba. nasılsın?" sorusunun arkasına iliştirilmiş olarak çıkar...
işin kötü de bu filmi defalarca izlemeniz ama buna hala devam etmenizdir...