insanın içinin acıyla dolmasına bir alternatif. Acıyı hissetmek istemediğimizde kendimizi uyuştururuz. Psikolojide buna "duyarsızlaşma" denir. Duyarsızlaşma artık kendimizin bile farkında olmadığı göz ardı edilmiş duygularımız ve ihtiyaçlarımızı içerir. Aslında insanın içi hiçbir zaman boş değildir. Boşluk acıyı çıkarmak için veya acı verecek bir durumu göz ardı etmek için yapılan ameliyat sonrası tam bir uyuşmadır.
rutinle sürüklenen toplum içerisinde, yeniyi merak ederek denerken ve anlam ararken düşülen durum.
çoğu kez ince bir hastalık gibi sessizce yaklaşır boşluk. depresyon had safhada hissedilirken hücrelere dolar ve insanı kendini sürekli sorgulamaya iter. sorgulama acımasızdır ve insan inandıklarını sorguya alarak tepeden tırnağa soru yağmuruna tutar. bu, çöküş evresidir. çöküş evresi, insanın kendine destek vermesiyle ve kararlı olup yeni bir içsel yapı kurmasıyla yerini yeni ve taze heyecanlara bırakabilir. bu, uzun bir süreyi gerektirecektir ve insan sürekli karışan aklını toparlamaya çalışır. aksi yönden, insan toparlanamayabilir ve karışmış aklı gece gibi bir karanlıkla dolup taşar.
her ne olursa olsun, boşluğa karşı verilen savaş, insanın kendiyle yaptığı savaşlardan en tehlikeli ve yorucusudur. onarılamaz yaraları açabilir ya da insanın olgunlaşması adına önemli kararlar almasına sebep olur. insanlık tarihi, kararlı olup inandığı yolu izleyenlerin bu süreçten en az zararla çıktığını yazar.
iradeyi sarsan bir bir histir. ne olursa olsun, bir an için o boşluğu doldurabilme adına, insan hata yapabilir. depresif ruh haliyle giderek dibe vuran, bocaladıkça batan kişi çok zor durumdadır. her türlü boşluğa katlanılır da, ruhsal boşluk yıkar geçer insanı.
bir şeyleri değiştirmek istersiniz. çaba gösterirsiniz ama bir türlü değişmez ya da değişmesine izin vermezler. hayatınızı sizin elinizden alıp oyuncak gibi oynamaya kalkarlar. işte o zaman işe yaramadığınızı, içi boş bez bir bebek gibi olduğunuzu düşünürsünüz.
eldivensiz kartopu oynamak gibi. soğuktan nasıl parmaklar hissizleşirse acı eşiğini atlattığı anda kalbin, ruhun bomboş olması hissi. hissizliği. göklerde uçuyormuş gibi işte..
beyhude bir bekleyiş sonrası yaşanası durum. saat gece yarısını geçmiş, ışıklar sönmüş herkes uyurken seni uyku tutmaması ile başlayan ve nedenini anlayamadığın bir şeyler düşünme ihtiyacı karşısında zihnin düş'e itaat etmesi ve teslimiyeti ile inkişaf eden, belkide uzun sürecek bir anın başlangıcıdır. öncesi hoş bir duygudur başlangıcı başlangıç için, lakin zaman geçtikçe ve düşlere yanıt veremedikçe zihnin sualler karşısında sessiz sedasız kalması ve kendi kendine söyleyecek bir şeyler bulamamaktır. tam da zaman o andır işte. cevapsız kalan suallerin ve tek yanıtı yanıtsızlık olan ve aslında olması durumunda gereği olarak olmayan, yani namevcutuyeti ile mevcut olan yokluğun silsilesinin yerini boşluğun varlığına bırakmasıdır. sonuçda varolan ise tek şey vardır; insanın içini dolduran boşluk.
sezen aksu'nun şarkısında dediği gibi "herşey bir anda anlamsız gelecek" durumu olsa gerek ama içi boşlukla dolan insan bence gene de şanslı saysın kendini en azından bi zaman doluymuş içi. ya boş gelip boş gidenler napsın?..