"En asil güzellik türü bizi
birdenbire çarpmaz, fırtınalı ve sarhoş
edici saldırılarda bulunmaz
(böyle bir güzellik kolayca nefret
uyandırır); tersine en asil güzellik,
neredeyse farkında olmaksızın
yanımızda taşıdığımız,
ağır ağır içe işleyen ve yine kimi zaman
bir rüyada karşılaştığımız, ama en
sonunda, uzunca bir süre yüreğimize
özenle yerleştirdikten sonra,
bize tamamen sahip olan ve
gözlerimizi yaşlarla, yüreklerimizi
tutkuyla dolduran türden bir güzelliktir.".
friedrich wilhelm nietzsche' nin, böyle buyurdu zerdüşt' ün ardından en sarsıcı kitabı.
nietzsche, asla anlaşılmayı beklemediğini, gelecek kuşakların kendisini anlayacağını söylemiştir. yazdığı kitaplar, bulunduğu devrin ötesinde bir dünya düzeninden bahsetmektedir.
insanca pek insanca, istediği sonuca ulaşamamıştır. çünkü aforizmaların yoğun eleştiriler yağdırdığı egoistlik, değerlerin menfaatin zulmüne uğraması ve devlet kavramının bulanışı, günümüzde hala cevap arayan sorular arasındadır.
nietzsche, mükemmel ve ince dil oyunlarıyla, aforizmalarında insanın değer diye bildiği ancak anlamını çoktan kaybetmiş her şeyi sorguladı ve doğal olarak toplum, yabancı olana aykırı diyen, yeniye dudak büken, onu bir türlü anlayamadı.
sadece insana değil, insanın elinde başkalaşmış her şeye bir başkaldırı, sert ve saf bir eleştiri niteliğinde olan, friedrich wilhelm nietzsche' nin 1878 yılında tamamladığı ve iki ciltten oluşan eseri.
--spoiler--
- güzelliği görünce ne için yanıp tutuşuruz?
- güzel olmak için...
- ama bu bir yanılgıdır. *
--spoiler--
''sorrento'da bir kış konaklaması(1876'dan 1877'ye)sırasında oluşan bu monologsal kitap, 30 mayıs 1878 tarihinin* yakınlaşması, tinin en büyük özgürleştiricilerinden birine tam saatinde kişisel bir saygı sunma arzusunu çok canlı bir biçimde uyandırmasaydı, şimdi kamuoyuna açılmayacaktı.''
(nietzsche'nin birinci baskıya notu, 1878)
''bir süre, insanların kendilerini verdikleri değişik uğraşıları tartıp biçtim ve içlerinden en iyisini seçmeye çalıştım. ama bu işi yaparken ne gibi düşüncelere vardığımı burada anlatmam gerekmiyor: kendi payıma, hiçbir şey kendi amacıma sıkı sıkıya bağlı kalmaktan daha iyi görünmedi gözüme, yani: bütün ömrümü aklımı eğitmek ve hakikatin izlerini, kendime seçtiğim yöntem ve biçimle aramak için kullanmaktan. çünkü bu yolda giderken tadına bakmaya başladığım meyveler, kanımca bu yaşamda daha hoşu, daha masumu bulunamayacak türdendiler; ayrıca, bu inceleme tarzından yararlandığımdan bu yana, her gün, hep bir önemi olan ve kesinlikle herkesin bilmediği yeni bir şey keşfettim. sonunda ruhumu öyle bir mutluluk kapladı ki, öteki tüm şeyler ona hiçbir acı veremezdi.'' **