düşman yaratmak diye bir eylem vardır. pek çok politikacı bunu öyle ya da böyle kullanmış ve kullanmaktadır. örneğin abd'de yıllarca "ırak düşmandır" algısı pompalanmıştır. sıradan bir amerikalı haritada ırak'ın yerini gösteremez ama sorsan hepsi nefret ederdi çünkü onlar abd'ye saldırmak istiyorlardı.
biraz bilgili hiç kimsenin inanmayacağı düşmanlar yaratmak toplumun gözünde o politikacıyı toplumun koruyucusu konumuna getirir ve o politikacı çevresinde kenetler. politikacı da bunu kendi çıkarları için kullandıkça kullanır.
bu üç dönemde de basına aynı şey yapılıyor. sürekli "basın yalancııııı!!!" çığırtkanlıkları yapılıyor. gelin gelelim türkiye'de ulusal basının %90'ı doğrudan doğruya recep tayyip erdoğan'ın emir kulu durumuna getirildi bile. en son çukurova holding'in basın-yayın organlarına bddk tarafından el koyulmuştu. 17 aralık 2013 ihale ve rüşvet operasyonu sonrasında recep tayyip erdoğan için en çok havlayan da ne hikmetse bu basın-yayın organları oldu.
sizin anlayacağınız akp topluma hep korku empoze etti. başka hiçbir şey değil. korkunun sonu ise hep kutuplaşmadır. öyle ki türkiye tarihte hiç olmadığı kadar kutuplaşmış durumdadır. birisi haklı olarak "çaldı" deyince diğeri "çaldıysa da helal olsun halk için çalmıştır" diyecek kadar gözü karartmıştır.