siyasilerin provakatörler yardımı, provakatörlerin ise dini duygularla oynayarak gaza getirdiği bir kısım cahilin eylediği katliamı çağrıştıran söylemdir ki; o vakayı doğru tespit etmişsem esasen dini değil, siyasi bir eylemdir.
evet haklı söylemdir.muhammed dönemiminde darül harp ve darül barış diye neden ayrıldı sanıyorusunuz ülkeler?darül harp müslümanların gücününün yettiği savaştığı gayrimüslüm bölgeleridir.darül sulh ise gücünün yetmediği savaşmadığı gayri müslüm bölgeleridir.müslümanların o dönemden beri peygamberlerinin ve halifelerinini hatta daha sonraları yerlerine geçen komutanlarında en büyük gayesi bir islam devleti kurmak değil miydi?dinsizlerin kellesi vurulmadı mı?şimdi modernleşen dünyada kuvvet kullanma yasak hale geldi diye müslümanlığınızda yontmanız neyi ifade eder?liberalleşen bir ülkede yaşadığınız için bütün müslüman ülkelerin aksi davranıp asıl müslümanlık bu demediniz mi?islamın kendi yarattığı fıkıha karşı liberal batı avrupa hukukunu alıp fıkıhtaki müeyyidelerin islama aykırı olduğunu söylemediniz mi?
şimdi açıp bakın fıkıha recm mi yok dersin kırbaç vurma mı kol kesme ayak kesme mi?bunlar zannettiğiniz gibi iranlı şeyhlerin son 20 30 yılda islama kazandırdıkları değil islamla birlikte varolan bir çoğu muhammed ve 4 halife döneminde sistematik hala gelen yaptırımlardır.
sivasta aydınlar yandı ateist ve alevi oldukları gerekçesiyle,maraşta çorumla islami terör esti yine.bu insanları yakanlar öldürenlerin kısasa kısas hukuğunu benimsediği için bunlar olmad mı sanıyorsunuz?bu insanlar neden bu hale geldi sanıyorsunuz?önce açın fıkıh okuyun sonra islam hakkında birşeyler söyleyin.kulaktan dolma bilgilerle değil.
islam yada başka bir din barış dini değildir,olamaz.insanlar arası sınıf ayrımcılığı yapan,(yine bir çoğunuz bilmediği gibi) insanı insana köle-efendi sistemi altına sokan,bütün dünyada islamı yaymak üzere savaşlar başlatan,kan döken hiç bir din yada sistem barışla ilgili olamaz.
hakkında bilgisi olmadığı konularada yorum yapıp sıçan yazardır.
Kuran ayetlerinde her hangi bir eksiklik veya fazlalık yoktur. Peygamberimize gelen her emir ve yasak Allah'ın vahiyle bildirmesi sonucu oluyordu. Ancak bu emir ve yasakların bir kısmı sadece mana olarak geliyordu. Peygamber Efendimiz de onları ümmetine anlatıyordu. Diğerleri ise hem mana hem de lafız olarak geliyor ve Peygamber efendimizin onlara hiç bir katkısı olmadan olduğu gibi kalıyordu. işte bunlar Kuran ayetleridir. Manası Allah'tan olup da anlamı peygamber efendimize ait olanalar vaya Kuran ayeti olmayan vahiyler ise Kurana girmiyordu. Okunan bir kuran ayeti olmadığı için Kuran'a girmeyen ayetler vardı. işte Recimle ilgili olan vahiy de bunlardan biridir. Bu nedenle bu ayetin hükmüyle amel ediliyor. Ancak Okunan Kuran ayeti olmadığı için de Kuran da yoktur. Yani hükmüyle amel ediliyor.
imam Şafii, meşhur eseri el-Ümm de şunları kaydeder, Peygamberin farz kıldığı her şey vahiy ile olmuştur. Bir okunan vahiy vahy-i metluv vardır, bir de doğrudan Hz. Peygambere vahyedilen ve Hz. Peygamberin sünnet kıldıkları vardır. Şafii, bu ikinci çeşit vahyin, ister bazılarının dediği gibi Cebrail tarafından Hz. Peygamberin kalbine ilka edilen bir bilgi olsun, isterse insanları doğru yola iletmesi için bizzat Allah ın kendisine bildirdiği bir bilgi olsun, herkesi bağlayıcı olduğunu söylemektedir .
Şafii, bu yaklaşımı aynı kitabın bir başka yerinde şöyle ifade eder, Peygamber, Allah ın emri olmadan hiçbir konuda hüküm vermemiştir. Allah ın, Peygamberine gönderdiği emirler iki kısımdır. Biri, bizzat Allah ın insanlara tebliğ edilmek üzere inzal ettiği vahiy. diğeri de Allah tan (şu işi şöyle yap) diye bir mesaj gelir, o da onu yerine getirir. Şafii, bu yaklaşımını delillendirmek için -(Ey Peygamber hanımları) oturun da evlerinizde okunan Allah ın âyetlerini ve hikmeti zikredin.- (Ahzab, 34) âyetini anarak, vahyin ikinci kısmını hikmetle açıklar . Şafii bir başka yerde de şöyle demektedir. -Bazı âlimlere göre, Hz. Peygamberin sünnetinin tümü onun kalbine ilka olunmuştur ve onun sünneti de hikmetin ta kendisidir- .
Konuyla ilgili ismail Çakan ın değerlendirmesi ise şöyledir. Kuran-ı Kerim, hem lafzı hem de manasıyla vahiy olduğu için ona vahy-i metluv (okunan vahiy) denilmektedir. Sünnet ise, vahyin bir çeşit meal ve mefhumu olduğundan dolaylı vahiydir. Fakat lafız olarak vahiy niteliğine sahip değildir. Bu sebeple de ona vahy-i gayr-i metluv denilmektedir.
ismail Lütfü Çakan a göre, Hz. Peygamber, vahiy, üstün beşerî akıl ve nebevî akıl ya da peygamberlik birikimi (meleke-i nübüvvet) denilen üçlü bir yolla ilim elde etme imkânına sahiptir. Vahiy gibi, diğer insanların ulaşması mümkün olmayan bir bilgi kaynağıyla uzun süre temasta bulunan beşerî aklın en üst seviyesine sahip bulunan Hz. Peygamberde, meleke-i nübüvvet denilen bir peygamberane ictihad kabiliyet ve birikiminin oluşacağı muhakkaktır. Bu meleke sayesinde de Hz. Peygamber , başkalarının intikal edemediği bir takım ilâhî gerçekleri kavrayıp en uygun ifade ve uygulamalarla insanlara anlatır. Sünnetin bilhassa Kur-an ı ve Allah ın muradını anlayıp, tefsir etmede ve uygulamada, kendisine uyulması kesin olan ve başkaları açısından ulaşılamaz boyutu, işte buradan kaynaklanmaktadır.
şeriiat hususunda kur-an ı kerim de 4 ayet vardır.
5:48 - Sana da (ey Muhammed) geçmiş kitapları tasdik eden ve onları kollayıp koruyan Kitab (Kur'ân)ı hak ile indirdik. Onların aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların arzu ve heveslerine uyarak, sana gelen haktan sapma. Biz, herbiriniz için bir şeriat ve yol belirledik. Eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı, fakat size verdiklerinde sizi denemek istedi. Öyleyse iyiliklere koşun. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O, ihtilafa düştüğünüz şeyleri size haber verir.
42:13 - Allah dinden Nuh'a tavsiye buyurduğu şeyi sizin için de bir kanun yaptı ve (Ey Muhammed!) sana vahyettiğimizi, ibrahim'e, Musa'ya ve isa'ya tavsiye buyurduğumuzu da şeriat kıldı. Şöyle ki, Dini doğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin. Fakat senin kendilerini davet ettiğin şey, müşriklere ağır geldi. Allah dilediğini kendine seçer ve kendisine yöneleni de doğru yola iletir.
42:21 - Yoksa onların, Allah'ın dinde izin vermediği şeyi kendilerine meşru kılacak ortakları mı vardır? Eğer azabın ertelenmesine dair kesin yargı sözü olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilir, işleri bitirilirdi. Gerçekten zalimler için acı bir azab vardır.
45:18 - Sonra (Ey Muhammed) seni din hususunda apaçık bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy, bilmeyenlerin hevâ ve heveslerine uyma.
ve adam öldürmeye gelince
Yeryüzünde işlenen günahların en büyüğü şirktir, Allah'a ortak koşmaktır. Şirk'ten sonra ikinci dereceyi alan günah, masum bir insanın hayatına son verip, canına kıymak, onu öldürmektir.
Kendi ihdas ettiği haksız bahanelerle bir insanı öldürüp canına kıymak, Allah indinde o kadar büyük günah, o kadar dehşetli bir vebaldir ki, sanki öldürülen tek şahıs değil de, bütün bir insanlıktır...
Rabbimiz, haksız katile bu nazarla bakmakta ve şöyle buyurmaktadır, - Kim bir insanı (suçsuz yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de suçsuz bir insanı ölümden kurtarırsa, sanki bütün insanları ölümden kurtarmış gibidir!- (Maide, 32)
Demek ki, Rabbimiz, yarattığı insanlardan bir tekinin dahi haksız yere öldürülmesini istemiyor, bunu küçük bir günah, basit bir olay olarak görmüyor. Hatta bir ayet-i kerimede de şöyle buyuruyor, -Kim bir mü'mini kasdi olarak öldürürse, o kimsenin cezası Cehennem'de (ebedi) kalmaktır!- (Nisa, 93)
Demek ki, bir insanı Allah'a ve ahirete imanından dolayı öldürmek de ayrı bir durum arzetmekte, bunun cezası da kafirlere mahsus ebedi ceza olmaktadır. -Bir mü'mini öldürmek, Allah indinde dünyayı tahrip etmekten daha büyüktür!- (Nesai, Tahrim 2, (7, 83))
Demek ki, mü'min Allah indinde dünyadan ve içindeki diğer varlıklardan da büyük ve kıymetlidir. Binaenaleyh, hangi cür'et sahibi böyle aziz ve büyük bir varlığın haksız olarak hayatına kasteder, kainata ibret ve temaşa ile bakışına mani olur, Allah'ın yaptığı binayı yıkabilir?
Bunu bir hadis mealiyle açıklığa kavuşturalım:
-Eğer bir mü'minin kanını dökmeye (sema) ve (yer) halkının hepsi de iştirak etse, Allah onların hepsini de o kanı dökülen tek masum mü'minin hakkını korumak için yüzüstü Cehennemine sürer!- (Tirmizi, Diyat 8, (1398))
yamuk baktığı için doğru göremeyen insan önermesi. tabi bir şeyin aslı bozuk olunca gölgesi de düzeltilemiyor ki biz bu adamların düşüncesini değiştiremiyoruz. kendilerince islama laf atıp popüler oldular falan.
kaç yerde hatırlattım lan ''ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz.'' insanlar yakıldı, bu yakılanlar alevi idi, bunu müslümanlardan başkası yapamaz, müslümanların mensup olduğu din islamdır, o halde islamiyet... geçin lan bu zırvaları. sen zekadan mahrumsun sen bir insansın o zaman tüm insanlık zekadan mahrum... oldu mu? olmadı değil mi?
sig düsünen insanin tümewarim teknigiyle ürettigi bir genelleme sonucunda ulastigi sonuctur.
peygamber zamaninda bir "saadet devri" yasanmis insanlar hem zengin hem de mutlu olmuslardir, bu, günümüzde yapilanlardan yapan insanlarin suclu oldugunu, ve bunun dinin kendisiyle ilintisi olmadigini kanitlar.
islam dini "aferin lan yakin herifleri" demez. ama islam düsmanlari tabii, bu türden olaylari islam dinine karsi kullanmaya calisirlar.
islam kastediliyorsa, normal olan söylemdir. adının kökeni de dahil olmak üzere islam'da barış esastır. savaş mecburiyet durumlarındadır. insan yakmak da islam dininin emirleri ve pratikleri arasında yoktur, yapmaya kalkan olursa o kişiyi bağlar, dine mal edilemez.
her din yaşayabilen kişi için güzeldir. yaşayamayan insanları görüp onlar yüzünden bir dine nefret kusmak fikirsizlerin işidir.
ermeniler hıristiyan değil mi kardeşim al bende sıçtım bir genelleme valla çok kolay oluyor.
ya da sırplar ya da amerika ya da israil.
sanırım bunların da bir dine mensup olduğunu unutarak olabildiğince subjektif ve tamamen islamı hedef alan bir başlığı bir anlık fikirsizlikle sıçıveriyor insan. iyi tek birşey yok demek görememekten kaynaklı bir durum.
maalesef dünyadaki milyarlarca insanın huzur içinde yaşaması mümkün değil. bir olgudan tüm insanların aynı anlamı çıkarması mümkün değil.
ve maalesef müslümanım diyerek islama zarar veren okadar çok insan var ki...
din kitabında mı yazıyordu insanları yakın diye, sorusunu akla getiren durumdur.. zannederler ki bazı insanlar dinimiz gereği yandı o oteldekiler.. insanların yaptığını dine mal etmemek gerektiğini hala öğrenemeyenler var belli ki.. dini, dinin bize gösterdikleri ile yargılayabilirsin, benim din için yaptıklarımla dini yargılayamazsın.. onbinlerce insandan bahsediliyor, 1 tane akıllı 10bin tane koyunu rahat güder, bu iş böyledir.. dinde demez git şunu yak diye, eğer birileri din için yanlış bir şeyler yapıyorsa bu onların ayıbıdır..
nietzsche nin ubermansch yani üst insan, üstün insan fikrini ss lerine asker çantalarında incille, böyle buyurdu zerdüştü taşıttırarak dünyaya angel of death in angelı joseph mengele ye yahudilere canlı canlı gözlerine renkli sıvı şırınga ettirip gözleri alman gibi olacak mı diye göstermesini nietzsche görse intihar ederdi heralde. o açıdan din adına yapıyorlar diye dine bok atmak olmaz.
maide suresinde düşman edinin demiyor, dost edinmeyin diyor ki kendince son derece haklı bir iddia bu. yayılmacı bir politika güden dönem felsefesinin oportunist davranmaması aptallık olurdu, şu an bile evrensel beyanat ve hükümler içeren bir din olan islamın katı kurallarının olmayacağını beklemek abesle iştigal.
lafı uzatmadan konuya girmek lazım, ortadoğu coğrafyası ve arap dünyası islamın hakim olduğu mekanlar. buralarda sanayii devrimi olmamış, iç savaşlar yaşanıp toplumsal baskılar gerektiğince dizginlenememiş, böyle bir atmosferde patlak verecek piskopat rejim düzenlemelerinin ki iran gibi toplumda soğuk savaş ortamının reel politiğinden çok öte, kendi iç dinamiklerin cereyan etmesiyle şah devrimi gerçekleşmiştir, aha işte böyle toplumlarda hristiyanlık vb bir din de benzer etkiyi çok rahat yaratabilirdi. 5.cumhuriyet fransasının liberter anlayışıyla onları değerlendirmek büyük bir oryantalizme düşmek olur ki yapma bunu sen, yapma bunu sen.
islama mensup bu kişiler insan yaktı derse ki biri, kur'an'daki şiddet- en basitinden cehennem tasvirlerinin 5 katı fazlası mevcut olan incilin gözü dönmüş kitlelerce yorumlanıp bunun uğruna- hangi savaşların verilip kaç kişinin mefta olduğunu kayıtlara geçelim dilersen müdür. savaş anı haricinde dönemin müslüman toplumuna gelmiş bulunan bir ayet verilsin ki, islamiyet nasıl barış dini değilmiş öğrenelin (!) biz de.
- bir insan öldürmek tüm insanlığı öldürmekle eşdeğerdir. diyen bir dinin popülizmle çürütülmeye kalkışılması yanlış arkadaşım.
''efendim dini bilmiyor musunuz?''
''olur mu kardeşim islamiyeti yozlaştırıyor bunlar''
''ne diyorsunuz amacınız ne sizin?''
insanların okudukları ya da duyduklarını farklı yoldan algılamalarına yol açan yalan yanlış din eğitiminin sonuçlarıdır.
kuranı bir kez bile okumadan ''ben müslümanım'' demeye benzemez bu işler efendiler. gerçekten müslümansanız özeleştiriyi de yapacaksınız.
ne diyor başlıkta:
''insan yakanların olduğu bir din...''
yalan mı?
değil.
din adına yakıp yıkan bir güruh var. herkes değil tabii.
bu adamlar neye göre yakıyorlar?
din adına.
''bunlar kafirdir yakalım'' diye.
neye dayanıyor peki?
gelin kuran'a bakalım. misal maide suresi 57. ayet ne diyor:
Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alaya alıp oyuncak edinenleri ve öteki kâfirleri dost edinmeyin. Eğer mü'minler iseniz Allah'a karşı gelmekten sakının.
(Diyanet işleri çevirisi)
şimdi bir din var. diyor ki ''senden olmayan düşmandır aman ha''
oysa ciddi bir sıkıntı var çünkü bir sünni, aleviyi ''kendinden'' görmeyip saldırmayı kendinde hak görüyor. ya da bir şii, hanefiyi aynı şekilde düşman görebiliyor.
bunlar aynı dine, aynı peygambere inanmıyorlar mı?
işte insanlara din bilgilerini eksik verirseniz, ille de arapça arapça diye dayatırsanız böyle lafı tersinden anlayıp boktan işlere girişirler.
sonra da ''din için yaptım'' deyip, üste çıkmaya çalışırlar.
ben ateist değilim. fakat dinin dogmatik yapısını da hep eleştirmişimdir. gene eleştiririm.
islamiyeti bir ''şiddet dini'' gibi göstermeye çalışanlara sürekli prim verirseniz, sonuçlarına da katlanırsınız.
direk olarak yaktırmasa bile, zemin hazırladığı için doğru bir önermedir aslında.
birilerini yakmak ya da öldürmek için nedenimiz olmayabilir. olmamalıdır da zaten. fakat din alt yapısını hazırladığı farklılıkları kabul edememe ve başka bir dünya sunmasının ruh hastalığı vahşeti nedeni ile, pek çok zaman "şiddet" ve "savaş" unsuru olmuştur. tabi bunlar islam için değil pek çok din için geçerlidir. sadece islam üzerinden konuşulması ve örneklendirilmesi(özellikle sözlük için) bu toplumda yaşayışımızdır. neticede din bir ruh hastalığıdır. bu genelleme sizi kapsamıyor olabilir, ama bu fazlaca kendini belli eden kötü kısmın olmadığı anlamına gelmez. ya da kötüye bir karşıtlık olarak gösterilemez. "ben yapmıyorum" demek, yapılmadığı ya da olmadığı anlamına da gelmez.
edit: ayrıca orada din üzerinden insan yakıldı. siyaset sadece destek olmuştur. orası ile alakalı görüş bildirmek istemezdim fakat çarpıtılması ayrı bir hava katıyor. bbp'nin "gazanız mübarek olsun" demesi siyaset'in desteklediği din katliamdır. gaza nedir? - "allahuekber" diye adam yakmak da dini bir katliamdır. ya da o gün vatandaşın ağzından çıkan;
"bir tarafta ezan bir tarafta dinsizler,ateistler sonu ne olacak merak ediyorum" demesi de dini bir katliamdır. siyaset kol kanat germiştir, devlet izlemiştir. ama bu bir dini katliamdır.
islamı bilmeyen, kuranı bir kere bile okumamış cahil yazar söylemi hatta zırvası hatta zırvalar arasında bayrak tutanıdır. nasıl islam ile bağdaştırıyorsun anlamış değilim. sana en basit örneğini vericem. müslümanlık tarihini aç oku bakalım peygamber efendimiz ve yoldaşları bir kez kimseye savaş başlatmış mı?
edit; ayrıca orda dinleri uğruna kimse yakılmadı. siyaset yüzünden yakıldı.