insan yakanların olduğu dine barış dini demek

entry30 galeri0
    26.
  1. 27.
  2. hakkında bilgisi olmadığı konularada yorum yapıp sıçan yazardır.

    Kuran ayetlerinde her hangi bir eksiklik veya fazlalık yoktur. Peygamberimize gelen her emir ve yasak Allah'ın vahiyle bildirmesi sonucu oluyordu. Ancak bu emir ve yasakların bir kısmı sadece mana olarak geliyordu. Peygamber Efendimiz de onları ümmetine anlatıyordu. Diğerleri ise hem mana hem de lafız olarak geliyor ve Peygamber efendimizin onlara hiç bir katkısı olmadan olduğu gibi kalıyordu. işte bunlar Kuran ayetleridir. Manası Allah'tan olup da anlamı peygamber efendimize ait olanalar vaya Kuran ayeti olmayan vahiyler ise Kurana girmiyordu. Okunan bir kuran ayeti olmadığı için Kuran'a girmeyen ayetler vardı. işte Recimle ilgili olan vahiy de bunlardan biridir. Bu nedenle bu ayetin hükmüyle amel ediliyor. Ancak Okunan Kuran ayeti olmadığı için de Kuran da yoktur. Yani hükmüyle amel ediliyor.

    imam Şafii, meşhur eseri el-Ümm de şunları kaydeder, Peygamberin farz kıldığı her şey vahiy ile olmuştur. Bir okunan vahiy vahy-i metluv vardır, bir de doğrudan Hz. Peygambere vahyedilen ve Hz. Peygamberin sünnet kıldıkları vardır. Şafii, bu ikinci çeşit vahyin, ister bazılarının dediği gibi Cebrail tarafından Hz. Peygamberin kalbine ilka edilen bir bilgi olsun, isterse insanları doğru yola iletmesi için bizzat Allah ın kendisine bildirdiği bir bilgi olsun, herkesi bağlayıcı olduğunu söylemektedir .

    Şafii, bu yaklaşımı aynı kitabın bir başka yerinde şöyle ifade eder, Peygamber, Allah ın emri olmadan hiçbir konuda hüküm vermemiştir. Allah ın, Peygamberine gönderdiği emirler iki kısımdır. Biri, bizzat Allah ın insanlara tebliğ edilmek üzere inzal ettiği vahiy. diğeri de Allah tan (şu işi şöyle yap) diye bir mesaj gelir, o da onu yerine getirir. Şafii, bu yaklaşımını delillendirmek için -(Ey Peygamber hanımları) oturun da evlerinizde okunan Allah ın âyetlerini ve hikmeti zikredin.- (Ahzab, 34) âyetini anarak, vahyin ikinci kısmını hikmetle açıklar . Şafii bir başka yerde de şöyle demektedir. -Bazı âlimlere göre, Hz. Peygamberin sünnetinin tümü onun kalbine ilka olunmuştur ve onun sünneti de hikmetin ta kendisidir- .

    Konuyla ilgili ismail Çakan ın değerlendirmesi ise şöyledir. Kuran-ı Kerim, hem lafzı hem de manasıyla vahiy olduğu için ona vahy-i metluv (okunan vahiy) denilmektedir. Sünnet ise, vahyin bir çeşit meal ve mefhumu olduğundan dolaylı vahiydir. Fakat lafız olarak vahiy niteliğine sahip değildir. Bu sebeple de ona vahy-i gayr-i metluv denilmektedir.

    ismail Lütfü Çakan a göre, Hz. Peygamber, vahiy, üstün beşerî akıl ve nebevî akıl ya da peygamberlik birikimi (meleke-i nübüvvet) denilen üçlü bir yolla ilim elde etme imkânına sahiptir. Vahiy gibi, diğer insanların ulaşması mümkün olmayan bir bilgi kaynağıyla uzun süre temasta bulunan beşerî aklın en üst seviyesine sahip bulunan Hz. Peygamberde, meleke-i nübüvvet denilen bir peygamberane ictihad kabiliyet ve birikiminin oluşacağı muhakkaktır. Bu meleke sayesinde de Hz. Peygamber , başkalarının intikal edemediği bir takım ilâhî gerçekleri kavrayıp en uygun ifade ve uygulamalarla insanlara anlatır. Sünnetin bilhassa Kur-an ı ve Allah ın muradını anlayıp, tefsir etmede ve uygulamada, kendisine uyulması kesin olan ve başkaları açısından ulaşılamaz boyutu, işte buradan kaynaklanmaktadır.

    şeriiat hususunda kur-an ı kerim de 4 ayet vardır.

    5:48 - Sana da (ey Muhammed) geçmiş kitapları tasdik eden ve onları kollayıp koruyan Kitab (Kur'ân)ı hak ile indirdik. Onların aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların arzu ve heveslerine uyarak, sana gelen haktan sapma. Biz, herbiriniz için bir şeriat ve yol belirledik. Eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı, fakat size verdiklerinde sizi denemek istedi. Öyleyse iyiliklere koşun. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O, ihtilafa düştüğünüz şeyleri size haber verir.

    42:13 - Allah dinden Nuh'a tavsiye buyurduğu şeyi sizin için de bir kanun yaptı ve (Ey Muhammed!) sana vahyettiğimizi, ibrahim'e, Musa'ya ve isa'ya tavsiye buyurduğumuzu da şeriat kıldı. Şöyle ki, Dini doğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin. Fakat senin kendilerini davet ettiğin şey, müşriklere ağır geldi. Allah dilediğini kendine seçer ve kendisine yöneleni de doğru yola iletir.

    42:21 - Yoksa onların, Allah'ın dinde izin vermediği şeyi kendilerine meşru kılacak ortakları mı vardır? Eğer azabın ertelenmesine dair kesin yargı sözü olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilir, işleri bitirilirdi. Gerçekten zalimler için acı bir azab vardır.

    45:18 - Sonra (Ey Muhammed) seni din hususunda apaçık bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy, bilmeyenlerin hevâ ve heveslerine uyma.

    ve adam öldürmeye gelince

    Yeryüzünde işlenen günahların en büyüğü şirktir, Allah'a ortak koşmaktır. Şirk'ten sonra ikinci dereceyi alan günah, masum bir insanın hayatına son verip, canına kıymak, onu öldürmektir.

    Kendi ihdas ettiği haksız bahanelerle bir insanı öldürüp canına kıymak, Allah indinde o kadar büyük günah, o kadar dehşetli bir vebaldir ki, sanki öldürülen tek şahıs değil de, bütün bir insanlıktır...

    Rabbimiz, haksız katile bu nazarla bakmakta ve şöyle buyurmaktadır, - Kim bir insanı (suçsuz yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de suçsuz bir insanı ölümden kurtarırsa, sanki bütün insanları ölümden kurtarmış gibidir!- (Maide, 32)

    Demek ki, Rabbimiz, yarattığı insanlardan bir tekinin dahi haksız yere öldürülmesini istemiyor, bunu küçük bir günah, basit bir olay olarak görmüyor. Hatta bir ayet-i kerimede de şöyle buyuruyor, -Kim bir mü'mini kasdi olarak öldürürse, o kimsenin cezası Cehennem'de (ebedi) kalmaktır!- (Nisa, 93)

    Demek ki, bir insanı Allah'a ve ahirete imanından dolayı öldürmek de ayrı bir durum arzetmekte, bunun cezası da kafirlere mahsus ebedi ceza olmaktadır. -Bir mü'mini öldürmek, Allah indinde dünyayı tahrip etmekten daha büyüktür!- (Nesai, Tahrim 2, (7, 83))

    Demek ki, mü'min Allah indinde dünyadan ve içindeki diğer varlıklardan da büyük ve kıymetlidir. Binaenaleyh, hangi cür'et sahibi böyle aziz ve büyük bir varlığın haksız olarak hayatına kasteder, kainata ibret ve temaşa ile bakışına mani olur, Allah'ın yaptığı binayı yıkabilir?

    Bunu bir hadis mealiyle açıklığa kavuşturalım:
    -Eğer bir mü'minin kanını dökmeye (sema) ve (yer) halkının hepsi de iştirak etse, Allah onların hepsini de o kanı dökülen tek masum mü'minin hakkını korumak için yüzüstü Cehennemine sürer!- (Tirmizi, Diyat 8, (1398))

    hülasa neye iftira ettiğinizi bir düşünün derim..
    0 ...
  3. 28.
  4. ben dinimin kurallarına uyarak yaşamaya çalışıyorumdur.

    allaha şükür yaşadığım dinden dolayı, hırsızlık yapmadım, adam öldürmedim, faiz yemiyorum, kimsenin hakkına tecavüz etmiyorum...

    biliyorum ki müslümanların çoğu benim gibi yaşıyor.

    bence iddiadakini yapanlar aksine dinine göre yaşamayanlardır.
    2 ...
  5. 29.
  6. evet haklı söylemdir.muhammed dönemiminde darül harp ve darül barış diye neden ayrıldı sanıyorusunuz ülkeler?darül harp müslümanların gücününün yettiği savaştığı gayrimüslüm bölgeleridir.darül sulh ise gücünün yetmediği savaşmadığı gayri müslüm bölgeleridir.müslümanların o dönemden beri peygamberlerinin ve halifelerinini hatta daha sonraları yerlerine geçen komutanlarında en büyük gayesi bir islam devleti kurmak değil miydi?dinsizlerin kellesi vurulmadı mı?şimdi modernleşen dünyada kuvvet kullanma yasak hale geldi diye müslümanlığınızda yontmanız neyi ifade eder?liberalleşen bir ülkede yaşadığınız için bütün müslüman ülkelerin aksi davranıp asıl müslümanlık bu demediniz mi?islamın kendi yarattığı fıkıha karşı liberal batı avrupa hukukunu alıp fıkıhtaki müeyyidelerin islama aykırı olduğunu söylemediniz mi?

    şimdi açıp bakın fıkıha recm mi yok dersin kırbaç vurma mı kol kesme ayak kesme mi?bunlar zannettiğiniz gibi iranlı şeyhlerin son 20 30 yılda islama kazandırdıkları değil islamla birlikte varolan bir çoğu muhammed ve 4 halife döneminde sistematik hala gelen yaptırımlardır.

    sivasta aydınlar yandı ateist ve alevi oldukları gerekçesiyle,maraşta çorumla islami terör esti yine.bu insanları yakanlar öldürenlerin kısasa kısas hukuğunu benimsediği için bunlar olmad mı sanıyorsunuz?bu insanlar neden bu hale geldi sanıyorsunuz?önce açın fıkıh okuyun sonra islam hakkında birşeyler söyleyin.kulaktan dolma bilgilerle değil.

    islam yada başka bir din barış dini değildir,olamaz.insanlar arası sınıf ayrımcılığı yapan,(yine bir çoğunuz bilmediği gibi) insanı insana köle-efendi sistemi altına sokan,bütün dünyada islamı yaymak üzere savaşlar başlatan,kan döken hiç bir din yada sistem barışla ilgili olamaz.

    şimdi eksileyebilirsiniz.
    0 ...
  7. 30.
  8. siyasilerin provakatörler yardımı, provakatörlerin ise dini duygularla oynayarak gaza getirdiği bir kısım cahilin eylediği katliamı çağrıştıran söylemdir ki; o vakayı doğru tespit etmişsem esasen dini değil, siyasi bir eylemdir.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük