Kuyruk sokumu kemiği bir zamanlar mevcut olan insan kuyruğunun kalıntısıdır. Zamanla bir kuyruğa olan ihtiyacımızı kaybettik fakat kuyruk sokumu kemiğine olan ihtiyacı kaybetmedik. Şu anda çeşitli kaslar için destek yapısı ve oturup arkaya doğru yaslanan bir kişi için destek işlevi vardır. Kuyruk sokumu kemiği aynı zamanda anüsün pozisyonunu da destekler. Öte yandan yakın kuzenlerimizde gördüğümüz üzere, esas görevi, kuyruğa destek sağlamak ve kök oluşturmaktır. Ancak insan ve yakın kuzenlerinde, son 22 milyon yıldır bu işlevini yürütmemekte ve giderek körelmektedir. Kuyruk sokumu da, körelen organların süreç içerisinde başka görevler üstlenebileceğine güzel bir örnektir.
9) insanlarda Bulunan Darwin'in Noktası
"Darwin'in noktası", Memelilerin çoğunda bulunmaktadır ve insanlar da doğal olarak, bunun dışında değildir. Hayvanlarda büyük ihtimalle seslere odaklanmak için kullanılmaktadır ancak insanlarda artık herhangi bir fonksiyonu yoktur. insanların sadece %10.4'ünde geçmişimize ait bu kalıntı görünür durumdadır fakat muhtemelen insanların çok daha fazlası bu kulak yumrusunu üreten, ancak belirgin olmasını her zaman sağlamayan genleri taşımaktadır. Bu nokta (aşağıdaki fotoğrafta görülen) küçük kalın bir yumrudur ve kulağın yukarı ve orta bölümlerinin birleştiği yerde bulunmaktadır. Belirttiğimiz gibi, hayvanların seslerin geldiği yöne doğru kulaklarını odaklayabilmelerinde ve daha hassas bir duyma yetisine sahip olmalarına yaradığı düşünülmektedir. insanlarda bu çıkıntının hiçbir işlevi bulunmamaktadır.
10) insanlarda Bulunan Üçüncü Gözkapağı
Eğer bir kedinin göz kırpmasını izlerseniz, beyaz bir zarın gözü kapladığını göreceksiniz. Buna üçüncü göz kapağı denir. Memelilerde oldukça nadir görülmekle birlikte, kuşlar, sürüngenler ve balıklarda ortaktır. insanlarda kullanım dışı olan bir üçüncü gözkapağı kalıntısı mevcuttur (aşağıdaki çizimde görebilirsiniz). insanlarda oldukça küçülmüştür ancak bazı topluluklarda diğerlerine oranla daha belirgin parçalar mevcuttur. Bilinen primat türleri içinde üçüncü gözkapağını fonsiyonel olarak kullanan tek primat, Batı Afrika'da yaşayan Calabar angwantibo (lorisler ile yakın akrabadır) türüdür. Eğer ki aynada gözünüzü dikkatlice inceleyecek olursanız, siz de kendinizdeki evrimsel kalıntıyı görebilirsiniz. Bu deri parçasının bilinen hiçbir işlevi yoktur.
11) insanlarda Bulunan Plantaris Kası
Plantaris kası hayvanlar tarafından, nesneleri ayakları ile tutmak ve kontrol etmek için kullanılır (maymunlar ayaklarını elleri kadar iyi bir şekilde kullanabilir). Bu kas insanlarda da aynı şekilde mevcuttur ancak o kadar az gelişmiştir ki, vücudun diğer bölümlerinden herhangi birinin yeniden oluşturulmasında dokuya ihtiyaç olduğunda, doktorlar tarafından yerinden alınarak kullanılırlar. Bu kas insan vücudu için öylesine önemsizdir ki, insanların %9'u bu kasa hiç sahip olmadan doğarlar. Muhtemelen gelecekte, bu oran giderek artacak ve artık ağaçlarda yaşamayan biz insanlar, bu kasları evrimsel süreçte tamamen yitireceğiz.
12) insanlarda Bulunan Auricularis Kasları
Harici kulak kasları olarak da bilinen ekstra kulak kasları (Auriculares muscles) hayvanlar tarafından işitme duyularını özel seslere odaklamak üzere kulaklarını döndürmek ve kontrol etmek (kafalarından bağımsız olarak) için kullanılır. insanlar bir zamanlar aynı sebeplerle kullanmış olduklarından, bu kaslara halen sahiptir ancak bu kaslar öylesine zayıflamıştır ki tek yapabileceğimiz kulaklarımızı etrafımızdakileri güldürmek için bir miktar kımıldatmak olabilir. Öte yandan insanların çoğu, bu zayıf kaslara, bu kadar bile hükmedemez, çünkü sinirsel bağlantılar zayıflamıştır (çalışmayla kazanılabilir olsa da; bkz: nöroplastisite). Bu kasların kedilerdeki kullanımı çok belirgindir (kediler kulaklarını neredeyse tamamen geriye döndürebilirler). Özellikle, avlamak üzere bir kuşa sessizce yaklaşırken, kuşu korkutmamak için mümkün olan en küçük hareketlerin yapılmasını gerektiren durumlarda kediler bu kasları kullanır. insanlarda, bu kasların hiçbir görevi bulunmamaktadır.
14) insanlarda Bulunan Jacobson Organı (Vomeronasal Organ)
Jacobsen organı hayvan anatomisinin enteresan bir parçasıdır ve cinsel geçmişimiz hakkında bize birçok şey anlatır. Bu organ burunda bulunmaktadır ve feromon adı verilen, cinsel istek, tehlike işareti veya yiyecek izlerine ilişkin bilgileri tetikleyen kimyasalları tespit eden özel bir koklama organıdır. Bazı hayvanların seks için karşı cinsleri takip etmesini ve potansiyel tehlikeleri bilmesini sağlayan organdır. insanlar Jacobsen organı ile doğarlar fakat bu organın kabiliyetleri evrimsel sürecimiz içerisinde feromon salgılarımızın henüz tam olarak bilinmeyen bir sebeple baskılanmasıyla birlikte, işe yaramaz bir hale gelmiştir. Muhtemelen bu yapıların körelmesi, insanın sosyal yapısının giderek karmaşık bir biçimde evrimleşmeye başlamasına paralel olarak gerçekleşmiştir. Bir zamanlar insanlar, sosyal yapının güçlü olmadığı ve tür içi iletişimin pek mümkün olmadığı dönemlerde eşlerinin ve türdaşlarının yerini bulmak için feromonları, dolayısıyla bu organı kullanıyorlardı. Ancak günümüzde, bu organ insanda tamamen işlevsizdir.
insanlar üşüdüklerinde, korktuklarında, kızdıklarında veya utandıklarında "tüyleri ürperir". Esasında bu kalıp hatalıdır, zira memelilerde "tüy" bulunmaz, "kıl" bulunur. Dolayısıyla ürperen, kıllarımızdır. Birçok canlı türünün de aynı sebeplerle kılları bu şekilde kabarır. Mesela, kedi veya köpek kıllarının dikelmesi, kirpi dikenlerinin ortaya çıkması bu sebeptendir. Üşüme durumunda, dikilen kıllar havayı deri ve kıllar arasında sıkıştırır ve böylelikle yalıtım ve sıcaklık sağlar. Korkma durumunda, hayvanın daha iri görünmesini, düşmanın korkup kaçmasını sağlar. insanların artık kıllarının kabarmasına ihtiyacı yoktur. Çünkü evrimsel süreç içerisinde, en azından 2 milyon yıldır üzerimize postlar giymekteyiz ve soğukla etkili bir şekilde mücadele edebilmekteyiz. Daha da önemlisi, artık avcılarımız veya düşmanlarımız yok; dolayısıyla diğer türlerde gördüğümüz gibi, kılları kabartarak kendimizi iri gösterme konusunda bir zorunluluğumuz da yok. Evrimsel süreçte, gereksiz yapıların kademeli olarak körelmesine paralel olarak, bizler de artık bunu tam olarak yapamıyoruz, ancak izleri halen vücudumuzda duruyor. Örneğin kıllarımızı kabartan minik kas yapıları vücudumuzda halen bulunuyor; ancak kıl kabarmasının insanda bilinen herhangi bir işlevi yok. Bunda, kıllarımızın çoğunu yitirmemiz de önemli bir role sahip. Doğal seçilim yoğun kıl tabakamızı ortadan kaldırmış fakat bunları kontrol etmemize yarayan mekanizmayı geride bırakmıştır. http://www.evrimagaci.org/makale/271
En kalabalık yerlerin hastaneler olduğunu gördükçe farkına vardığım hede. Ne gelen bitiyo ne giden. Makinenin sürekli bi yerleri bozuk.
Olm mal mısınız ne ergeni ne ateisti. Bi muslumanı Tekfir ettiniz kafir oldunuz.
Bunun dinle imanla ne alakası var. Bozuğuz işte.
Şu ateyiztlere hak verdim şimdi. Hiç akıllı cevap yok, anca küfür.
insanoğlu nankör derler ne doğru. çok mükemmelini biliyorsan sen yapsaydın ya madem yapabiliyorsan? derim ben şimdi bunu söyleyene. ne kadar şükretsek azdır bu kadar olağan üstü ve mükemmel ötesi vücutlarımız olduğu için.
daha iyisi yapılana kadar en iyisi bu evlat dicem ama insan nesli üzerinde yeni bir tasarım düşünülmüyormuş gaipten duyduğum seslerin söylediğine göre. beğenmedinse çin malı bir robot alabilirsin. bahsettiğin sıkıntıların hiç birini yaşamıyorlar. yağını koy, yazılımını yükle ooohhh mis.
"allah şöyle mükemmel düzen kurmuş, böyle mükemmel evren kurmuş, baksana insan vücuduna nasıl muhteşem bir sistem yaratmış" diyen arkadaşlar beni bu konuda aydınlatırsa çok sevineceğim; şimdi bu mükemmeller üstü fevkalade insan vücudu iki soğuk yiyince, bir yağmurda ıslanınca yataklara düşmekte.
söyleyin bunun mükemmelliği neresinde? birazcık rüzgar geliyor hooop baş dönmesi, azcık soğuk geliyor hoop nezle, iki taşa basıyoruz hoop karın ağrısı, bozuk bir şey yersin hoop ishal...
edit: eksileyen yazarlar ne bozuk bir şeyi yiyince ishal oluyor, ne soğukta kalınca hasta oluyor herhalde.