hayvan sadece yaşamını devam ettirmek için hareket eder. avlanırken, av olmaktan kurtulmaya çalışırken, yerken, uyurken ya da çiftleşirken, harekete geçer. bir hayvan için "hayat" denen ve ne olduğu muamma soru işareti bundan ibarettir.
gelişmişliğini yediğim ademoğlu ise yaşamını devam ettirmek dışında "lüks"e ulaşmak için bir çok nedensiz işe girişir. kendine yasaklar koyar, toplumun gözünde bir değer sahibi olmaya çalıştığından kendine yabancılaşır, doğası dışında bir yaşama itilir çoğu zaman, uykusunu alamadan yatağından kalkar, doyamadan parasını tüketmiştir belki vs. bir sürü gereksiz işle uğraşan, uğraşmak zorunda bırakılan insan sıkılır da üşenir de...
insan herhangi bir şeyi yaparken kendine sınırlar koymuş, olgularla arasına aletlerden oluşan bir set çekmiştir. ne de olsa insan alet yapan hayvandır. bu aletlere ulaşma konusundadır "üşengeçlik" belki de.
yemek yiyeceği sırada çatal olmadığını farkeder, çatalı getireni bekler belki, eliyle yemez asla.
çişi gelir, tuvalet yapmıştır kendine ve oraya gidip yapması gerekir, ama üşenir, bulunduğu yere yapmaz.
bugün evi boyatması gerekiyordur, boyatmaz, sonra da hayıflanır.
ders çalışması gerekiyordur, çalışmaz onbeş yaşında, top peşinde koşturacakken, dünyayı ve insanı tanıyacakken, karşı cinse yaklaşacağı sırada matematik çalışmaz pek tabii, sonra da dövünür "neden çalışmadım" diye. çünkü gelecekte karşılacağı dünya bambaşkadır ve bu dünya onbeş yaşında ona tanıtılmamış ya da o gayet normal olarak idrak edememiştir.
insan öyle yabancılaşmıştır ki doğaya ve kendine üşenmek onun en büyük hakkıdır belki de. insan denen "sosyal, alet yapan, düşünen, üşenen hayvan" normal yoldan ölmeyi bile beceremez birçok zaman; bir merminin hareketini tamamladığı nokta olabilir onun vücudu, ya da bir bmw'nin, bir otobüsün altında kalabilir, soğuk bir paslanmaz çeliğin organlarını parçalamasıyla son bulur yaşamı bazen...