felsefenin en temel sorularından bir tanesidir.
sosyoloji ve psikoloji bilimininde teorik kısmında yatan yalnız üstü kişiden kişiye değişecek çeşitli kabullerle kapatılan bir sorudur.
insanın sürekli olarak kendisini araştıran bir yaratık , varoluşunun her anında varoluşunun koşullarını incelemesi ve denetlemesi gereken bir yaratıktır .
insan; akıl sahibi, düşündüklerini kelimlere dökerek kendini ifade edebilen, ruhsal olarak varolan, dürtü Sahibi, varlığını sonraki nesillere aktarabilen bir organizmadır.
Bütün düşünürler hayvan olduğunu söyleseler de insan yaratilmislarin en güzelidir.
Ayni zamanda Hayvan olmayı da başarabilecek kapasitede olan bir varlıktır.
Bir kelimeye, bir insana, bir duyguya yenik düşebilecek kadar güçsüz, yardım istemeyecek kadar gururlu, halini kabullenmeyecek kadar kibirli, kalkmış gibi yapıp gülebilecek kadar yalancı yaratıktır.
Aldığı eğitim düzeyine göre toplum içindeki rolü değişen ve buna göre statü, maddi ve manevi kazanç sağlayan iki ayak üzerinde yürüyebilen, memeliler içerisinde beynini en komplike çalışan ve yine aynı hayvanlar tarafından isimlendirilen hayvana verilen addır.
Mark twain'in insanı çok değişik bir öğretiyle tanımladığı felsefik kitabıdır. insanoğlunun bütün davranışlarına sebep olan tek güdünün kendi ruhunu tatmin etmesi olduğunu anlatıyor. Ve bunu verdiği kanıt niteliğindeki örneklerle, çok da güzel destekliyor. Tabii yazarın düşüncesi kolay kolay kabul edilebilecek bir şey değil.
Yazara göre; insan bencil, fikir üretmeyen, tamamiyle yaşamını dış etkenlerden etkilenerek sürdüren bir makine. fedakarlık, iyi niyet gibi şeyleri bile kabul etmiyor. bizim fedakarlık sandığımız, iyi niyet olarak algıladığımız her davranışı aslında ruhumuzu tatmin edip, kendi içimizi rahatlatmak adına yaptığımız şeyler olarak tanımlıyor.
Çok değişik bir kitap, okuyucuyla konuşur gibi yazıldığından hiç sıkmıyor.