Ruhla. Ruhu çıkınca ölür. Ruh nedir? insanı insan yapan cevher. Ruhun Menşei nedir? Letaifeyi Rabbani. Ruhlar bedenlerden 4 bin sene evvel yaratıldı. Rızıklar ise ruhlardan 4 bin sene evvel yaratıldı. Halbuki kimse kimsenin rızkını yiyemez. Hic kimse de vakti gelmeden rızıklanmaz.
ilk öykü beşinci boyuttaki ibretlik hikayeleri anımsattı bana. Okurken michael'i gözümde salih gibi canlandırdım. Deri çizme isteyen adamın öleceğini anlayıp, terlik yapmasından sezmiştim ondaki ilahi havayı.
ikinci öykü olan, insana ne kadar toprak gerekir beni daha çok etkiledi. Amk aç gözlüsü 1-2 kilometre neyine yetmedi? Yaa işte en sonunda öyle 2 metrelik toprağa kalırsın.
Sonuç olarak bir yere bağlamam gerekirse; ilk öykü insan için sevginin önemini, ikinci öykü ise fazla hırsın nelere mal olduğunu anlatıyor. Güzeldi sarrdı, çok çabuk bitti.
Tolstoy’un "insan Ne ile Yaşar" adlı kitabında, çiftçi Pahom’un hazin ve ibretlik öyküsü yer alır. Sıradan kendi halinde bir çiftçi olan Pahom, daha zengin bir hayatın hayalini kurmaktadır. Uzak bir yerlerde, cömert bir reisin karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak elde etmek için reise gidip talebini iletir. Gerçekten de Reis herkese istediği kadar toprak veren cömert biridir. Pahom’a “Sabah güneşin doğuşundan batışına kadar katettiğin bütün yerler senin fakat güneş batmadan yeniden başladığın yere dönmen lazım.” der. “Yoksa bütün hakkını kaybedersin.”
Pahom güneşin doğuşuyla beraber başlar yürümeye. Tarlalar, bağlar, bahçeler geçer. Tam geri dönecekken gördüğü sulak bir araziyi es geçemez. Şu bağ, bu bahçe derken bakar ki güneşin batmasına az kalmış. Koşar, koşar, ama kesilir takâti. Halsiz adımlarla yürümeye devam ederken, Pahom’un burnundan kanlar damlamaya başlar. Tam başladığı noktaya yaklaşmışken, bir an yığılır yere ve bir daha kalkamaz…
Reis olanları izlemektedir. Çok kereler şahit olduğu olay yeniden vuku bulmuştur. Adamlarına bir mezar kazdırır. Pahom’u bu mezara gömerler. Reis Pahom’un mezarının başında durur şöyle der: “Bir insana işte bu kadar toprak yeter!”
Mütemadiyen biriktirmek istiyoruz. Yiyemeyeceğimiz kadar erzak, giyemeyeceğimiz kadar kıyafet, kullanamayacağımız kadar eşya, oturamayacağımız kadar ev… Gözlerimiz midelerimizden, arzularımız ihtiyaçlarımızdan daha büyük !
Bu kitabı henüz ilkokulda iken, annemin messenger’ında arkadaşının durumunda görmüştüm. “insan ne ile yaşar?” Yazıyordu.
Bilmece sandım bir sürü şey saydım, “hayır bunlar değil, bu şu an okuduğum kitabın adı “ dedi. “Cevabını söylemem oku öğren.” Dedi ardından ve merakımdan okudum.