insanoğlunun kurallar silsilesine ihtiyacı olduğunu sanmasından dolayı ortaya çıkmış olan gerçek.
episode 1:
mağaradan çıktığından bu yana değişmeyen tek doğrunun başlangıç serüveni: önceleri kendi başına elleri ile avlanıp yaşamını sürdüren bu arkaik varlık daha sonra güçsüzlüğünü tolere edecek basit buluşlara yönelmiş daha tehlikesiz ve kesin çözüm sunacak materyalleri keşfettikten sonra da bunun topluca gerçekleştirilmesi halinde daha etkin bir gücün-sinerji çok eski bir mağara kültürüdür-ortaya çıkacağını fark ederek gruplar halinde avlanmaya ve diğer yardımlaşma unsurlarını hayata geçirmeye başlamıştır. topluluk halinde hayatına devam eden insan avlanıp mideyi doldurup çiftleşmek konusundaki yeteneğini; paylaşım, sosyal yardımlaşma, adalet, eşitlik, hak, hukuk konularında gösterememiş ve güçlü olan her zaman avın en lezzetli kısmını silip süpürmüş, ortamdaki en güzel hatunu sürükleyerek götürmüştür. başta bahsi geçen açlığı gidermek için güçlü olana karşı birlik oluşturma güdüsü burada da devreye girmiş ve zulmeden konumundakine karşı gruplaşmalar gerçekleşirken, güçlü zalimin yanında kalıp nemalanmak derdinde olanlar da diğer kliki oluşturmuştur.
episode 2:
küçük çatışmaların, savaşların başladığı dönemde liderlik ön plana çıkmış, yönetim becerileri üst düzeyde kabulü otomatik gerçekleşmiş kişiler önder olarak kabul edilmiş ya da zorla kabul ettirilmiştir.-bu noktada aramızda "işte faşizmin başlangıç noktası" diye düşünen bir arkadaş varsa haklı olabilir- üstünlük sağlamak, galip gelmek ve galibiyetle elde edilenlerle daha müreffeh bir yaşam sürmek isteği ile lider öncülüğünde güç artırımı ilave destek katma değer çizgisinde silahlanma gerçekleşmiştir. silahlanma neticesinde topluca bir sistematiğe uygun hareket etme zorunluluğu, disiplin, görev bilinci oluşmuş ve farkında olmadan ya da olarak sınıflar arası ayrım gerçekleşmiştir. görevin doğru olarak yerine getirilmesi ve yetkilendirme bu minvalde statü sağlayan normlar haline gelmiş, statünün varlığı yönetileni ve yönetimi kaidelere oturtmak zorunluluğunu da mecburen ortaya koymuştur.
episode 3:
statü bir varlık ve idamesinin zorunluluğu idrakine kavuşmuş olduğundan kurallar doğmaya başlamıştır. bu gidişatta kuralların da korunması gündeme gelmiş ve korunabilmesi için kuralların zamanında zorla kabul ettirildiği zümrelere "bu sizin iyiliğiniz için" diyerek onayları alınmış-burada da bir yazar kişisi işte bu da oy sandığı derse o da haklıdır-ve birlikte yaşayanların bunun kendi seçimleri olduğu kasıtlı yönlendirmesi ile kabul gerçekleştirilmiştir. aykırı sesler ve itirazla yeni düzen isteğini eyleme dönüştürmek için yola çıkanlara da kuralların kolluk güçleri cezalarını vermiştir. düzenin ana hatları oluşmuş, sınıfların ayrımı tamamlanmış, yetkiyi alan yetkilendirildiği yalanını uzun yıllar yaşatacak zemini üretmiştir.
episode 4:
hayat bulup ölümsüzlüğünü deklara eden bu düzene karşı koymayı yasaklayan kurallar toplamının da o alanın sahipleri olduğu söylenenlere onaylatılması en eski zorbalık ve en menfaatperest tutumdur. bu olgunun karşıt alternatiflerini de yine mağara döneminden kalanın kentsoylu olmuş artık konutta ikamet edip teknolojiden istifade eden torunları sunacaktır. ne olarak mı? lidercilik, antilidercilik, izmler, mezhepler, fraksiyonlar, ölü doğmuş fikirler olarak.(yığınla var, hatırla)
finito:
bugün değişen ne var?
başta olduğu gibi, en primitif zamanlarda yaşandığı gibi hala parası olan güçlü olan eziyor, sömürüyor, hatunların en güzelini karikatürize edilmiş olan sürüklemek şeklinde olmasa da 5 yıldızlı otel odalarında götürüyor. değişim rüzgarları adı altında kendi erkini sana onaylatıyor, menfur kudretini yasallaştırıyor, kendi arzularını beslemek için savaş açıyor seni ve sevdiklerini savaştırıyor. bir kutlu/değerli/insancıl ideali yok, hesapsız şerefsiz bir firavuni düzene askerlikten başka bir şey istemiyor. ve bunun suçlusu sensin. tek başına iptidai şekilde bulduğunla yetinip daha fazlasını ve daha iyisini avlamak için çaba sarf etmeden elinde olanla idare etsen, avladığını yerken hırsın da seni yemese, açgözlülük göstermeyip kendi kendini idare edebilsen, kendine yetebilsen; tüm bunlar yaşanmayacaktı.