mekanikleşmiş, fiziksel yakınlıktan kaçınılan, pragmatik, hedonik düşüncelerle şekillendirileni bolca olan ve ölçüsüz şamata, geyik anlayışıyla sıkmaya başlayan ilişkilerdir. insana sessizliği ve yalnzılığı sevdirir.
insan ilişkilerinde hep anlaşılmak istiyor ama kendisini anlayan kişiye de hep daha hoyrat oluyor.
Genelde sorun çıkaran insanların taleplerini karşılamaya insanlar daha meyilli.
Ben hep bunu gözlemliyorum.
"insan ilişkileri yürümüyordu zaten. ilk iki hafta bir şeye benziyor, taraflar daha sonra heyecanları yitiriyorlardı.
Maskeler düşüyor, gerçek yüzler belirmeye başlıyordu.
Çatlaklar, geri zekalılar, sapıklar, kinciler, sadistler, katiller...
Modern toplum kendi türlerini yaratmıştı ve hepsi birbirlerinden besleniyorlardı.
Ölümüne bir düello lağım çukurunda.
insan ilişkilerinde umulabilecek en uzun sürenin iki buçuk yıl olduğuna karar vermiştim."
(bkz: Charles bukowski)
tanıdığım tüm insanlar hep diğerlerinin ne kadar kötü olduğundan bahsediyor. bu tarz başlıklarda ve hayatta herkes ne kadar naif, ne kadar hassas, ne kadar ihanete uğramış. anlamadığım şey şu herkes bu kadar iyiyse bahsettiğiniz kötülükleri yapanlar kimler?
belki de çıkarılacak bir ders yoktur. herkes herkese işine geldiği gibidir. olabilir.
bu aralar çevremdeki insanlar bana istediğim gibi ders sormuyor beni seviyor ilgileniyor noldu acaba amansız bir hastalığa yakalandım da az bir ömrümmü kaldı ? ssjdnsnssjs.
Her insanı anlamaya çalışmak, anladığını yansıtmak o kadar zor ki bazen insanoğlu keşke sosyal bir varlık olmasaydı diyorum.
Aynı insana karşı 99 doğru davranış gösterip 1 yalnış davranış yapınca sanki dünyanın en kötü insanı olduğunuzu size yansıtması kadar iğrenç bir sey olamaz.
Çoğu kez yoruluyorum. Daha işin başındayım bunun da farkındayım ama bir seçeneğim olsaydı sayılı insanlarla bir kavanozda yaşamayı tercih ederdim herhalde.
bence en güzel tanımlayan woody allen'ın annie hall'ün finalindeki monoloğudur:
--spoiler--
bir adam psikiyatriste gider ve "doktor, kardeşim kafayı yedi! tavuk olduğunu sanıyor." der.
bunun üzerine doktor "peki neden onu da getirmedin?" diye sorar.
adam cevap verir: getirirdim ama yumurtalara ihtiyacım var.
sanırım ben de ilişkiler hakkında böyle hissediyorum. tamamiyle çılgın, tutarsız ve gülünçler. ama gene de devam ediyoruz. çünkü yumurtalara ihtiyacımız var.
--spoiler--
Özellikle teknolojinin her eve girmesinden sonra, kuvvetlendiği zannedilsede tam tersi çöküşe geçmiştir.
Artık herkes her şeyi biliyor! Buna bağlı olarak kibir büyüyor. Tahammül seviyesi yok denecek kadar az. Kimseye güven kalmadı. Dinleyen ve anlamaya çalışan insan sayısı gittikçe azalıyor. Daha samimiyetsiz, gösteriş üzerine kurulu hayatlar mantar gibi çoğaldı ve çoğalmaya devam ediyor. Sağlıksız eğitim alan çoğu insan( aileden bahsediyorum), kalitesiz ve kısa süreli tatmine dayalı ilişkilerle hayatını sürdürüyor. Dışardan bakıldığında mutlu gibi görünselerde girdabına kapıldıkları ya da tercih ettikleri bu hayatı çoğu zaman acı çekerek sürdürüyorlar.
Saçmadır. Boşa çabalamadır. Karşınızdakine neyi verirseniz verin hep daha fazlasını isteyecektir. Bu yüzden boşuna insanları mutlu etmeye çalışmayın. Çünkü çabalarınızın karşılığını alamayacaksınız. Sizi cepte olarak görecekler ve aralarının iyi olmadığı insanlara yalakalanacaklardır.
serviste yapmak zorunda kaldığım günaydın seremonisi günün ilk ve son olmayan seremonisi olması yanında evden çıkmadan çalışabilsem dedirtiyor her sabah.