insan ilişkilerinin her aşamasında bir bozulma ve yıpranma var. özellikle samimiyetin arttığı dönem bu süreç beraberinde eleştirileri de getiriyor; haksız eleştiriler ve kaba eleştiriler.
samimiyeti artırırken beklentileri sabit tutmak yolu ile çözülebilir aslında bu durum. Çünkü eleştiriyi yaratan şey beklentiler, beklentiyi yaratansa kendi kendine yetememe durumu; aslında ruhen yetinmeme ve daha fazlasını isteme durumu. Sanırım öz benliğimize yaptığımız yatırımlar ve çokça dile getirilen gereksiz tespitlere kulak tıkayıp; iç sesi dinlemek çözecek birçok şeyi, ve bir insanı sadece sevmekle başlayacak her şey. sevmekle değil de 'sadece sevmekle'...
olumsuz giden şeyler elbette olur; ama idealize edilen şey zaten sorunsuz ilişkiler değil ilişkilerdeki güzel anlar. güzel anlar, kalbi ısıtan ve hayatta gülümseten şeyler. onlar kimle olursa olsun veya ne tür bir ilişki olursa olsun, hakkı verilmesi gereken anlar.
tanıdığım tüm insanlar hep diğerlerinin ne kadar kötü olduğundan bahsediyor. bu tarz başlıklarda ve hayatta herkes ne kadar naif, ne kadar hassas, ne kadar ihanete uğramış. anlamadığım şey şu herkes bu kadar iyiyse bahsettiğiniz kötülükleri yapanlar kimler?
belki de çıkarılacak bir ders yoktur. herkes herkese işine geldiği gibidir. olabilir.
Saçmadır. Boşa çabalamadır. Karşınızdakine neyi verirseniz verin hep daha fazlasını isteyecektir. Bu yüzden boşuna insanları mutlu etmeye çalışmayın. Çünkü çabalarınızın karşılığını alamayacaksınız. Sizi cepte olarak görecekler ve aralarının iyi olmadığı insanlara yalakalanacaklardır.
bence en güzel tanımlayan woody allen'ın annie hall'ün finalindeki monoloğudur:
--spoiler--
bir adam psikiyatriste gider ve "doktor, kardeşim kafayı yedi! tavuk olduğunu sanıyor." der.
bunun üzerine doktor "peki neden onu da getirmedin?" diye sorar.
adam cevap verir: getirirdim ama yumurtalara ihtiyacım var.
sanırım ben de ilişkiler hakkında böyle hissediyorum. tamamiyle çılgın, tutarsız ve gülünçler. ama gene de devam ediyoruz. çünkü yumurtalara ihtiyacımız var.
--spoiler--
Özellikle teknolojinin her eve girmesinden sonra, kuvvetlendiği zannedilsede tam tersi çöküşe geçmiştir.
Artık herkes her şeyi biliyor! Buna bağlı olarak kibir büyüyor. Tahammül seviyesi yok denecek kadar az. Kimseye güven kalmadı. Dinleyen ve anlamaya çalışan insan sayısı gittikçe azalıyor. Daha samimiyetsiz, gösteriş üzerine kurulu hayatlar mantar gibi çoğaldı ve çoğalmaya devam ediyor. Sağlıksız eğitim alan çoğu insan( aileden bahsediyorum), kalitesiz ve kısa süreli tatmine dayalı ilişkilerle hayatını sürdürüyor. Dışardan bakıldığında mutlu gibi görünselerde girdabına kapıldıkları ya da tercih ettikleri bu hayatı çoğu zaman acı çekerek sürdürüyorlar.