Hiç kimse, "Ölümlü dünya, herkes birgün ölecek" gibisinden basma kalıp laflarla kendi başarısızlığına kılıf uyduramayacak, kendisini hiçbir zaman avutmayacaktır.
Ve eminim ki o insan ölmediği her güne lanet edecek;
niye bu kadar uzun bir tamlamaya ihtiyaç duyuldu ki bu ölümlü dünyada? "hiçbir zaman ölmemek" nasıl bir cümle kalıbıdır? "hiç ölmemek" nasıl durdu yiğidim?
Ölmek unutmaya benzer. Unutmaksa birnevi geçmişin ölümü. Kim bebekken olduğu aşıların acısını hatırlayabilir ki? Tersten sorayım, ya hiç unutmasaydık geçmişin acılarını?
Unutmamak gibidir belki ölümsüzlük de. Her uzayan ömürr, geçmişteki acıları tekrar yaşatan bir beyne benzer. Hayatın en güzel yanı, her şeyin sahip olduğu sondur. Ve her son da, yeni bir baslangıcın işaretçisi.
Burun ve kulaklar insanlar ölene kadar büyürler, her 80 yılda bir estetik olmamız gerekebilirdi yoksa dağ trolü gibi gezerdik, tabi organik doku olduğu için iç organlarımızın, derimizin kendini yenilemesi ve bir şekilde eskiyen organları dışarı atabilmemiz, artık tutmayan kemikleri de bir şekilde düzeltmemiz gerekirdi.
Genel anlamda insanlar dünyaya sığmazdı ve hemen hemen her gün intiharlar yüzünden sokatta ceset görmeye alışırdık. Ama keşke öyle birşey olsaydı. Anne ve babasıyla vakit geçiremeyen yazarların istediği olgudur.