charles aznavour paris' te bir cafede otururken, sırtı dönük halde bir abla oturur tam çapraz masada. abi, kadının yüzünü görmez. sadece sırtını ve saçlarını görür. ve bir paris öğleden sonrasında, ablanın sadece saçlarına ve sırtına bakarak bu muhteşem şarkıyı yazar.
hiç görmediği birine aşık olamaz. hoşnut olabilir, sevebilir, ilgi duyabilir, hayran olabilir ama aşık olamaz.
aşk hepsidir, her şeyini sevmektir. belki güzellik ile ilgili bir kusuru hoşuna gitmeyecektir görüştüğünde. nice net aşkları ilk buluşmadan sonrasını göremedi.
çünkü karşılıklı hitap konuşma çok daha farklı, davranış biçimi çok şey anlatır.
yani insanların hal ve hareketleri aşk konusunda baya belirleyici bir etkendir.
neden olmasın sanal ortamdan tanışıp buluşup sevişiyorsunuz da aşk mı imkansız olacak? karşındaki insan sana neler hissettirebiliyor sen daha onu görmeden bunlar önemli. konuşurken elin kolun birbirine dolanıyor mu? kelime seçerken heyecan yapıyor musun? varlığı huzur veriyor mu bunlar önemli.
Çok iyi hayal gücüne sahip olmanın gerekeceği durumdur. Kafanızda bir kişi yaratırsınız, tüm özelliklerini düşünür, taşınır, tasarlarsınız. En sonunda sizin için yaratılmış, mükemmel bir eş çıkar ortaya. Ah bir de hayaller gerçek olsa...
Bizim bir kapıcı vardı karısıyla 7 yıl birbirlerini hiç görmeden sadece telefonla konuşup aşık olmuşlar.
Sonuç mu adam beyazit ozturke benziyodu karısı safinanz gibi zafzayifti.
Öyle bir olurki. 1 yıl oldu lan 1 yıl. Hiç pişman olmadım. Ne düşünüyor ne yapıyor bilmem. Kendi adımlada aşk demem ben. Diyemiyorum. O kadar kıyamiyorum ki. Oluyor öyle yani.
aslında böyle abuk subuk başlıklara yazmayı kendime hakaret sayarım ama o-l-a-m-a-z falan diyenleri görünce tutamadım kendimi.
Aşk; ona ulaşma isteğidir, Kavuşunca zaten aşk olmaz. demiş aşık veysel.
insan zaten hayran kaldığı güzelliği yakından tanıdıkça ondan soğumaz mı? bu yüzden, gördüğü, yani tam anlamıyla 'gördüğü' insana aşık olabilir mi diye sorsak daha yerinde olur. gerçek yüzler göründükçe, yavaş yavaş aşkın yerini tiksinme alır. buradan da insanların zaten görmeden aşık olduğu çıkarımını yapıyoruz.
kısacası insan, görmediği birine basbayağı aşık olur. hayalinde süsler, mübalağa eder onu. dumandan ellerini tutup göklere çıkartır.
intouchables (can dostum) diye bir film vardı. oradaki felçli adamı örnek verebiliriz. yıllar boyunca hiç tanımadığı bir insanla mektuplaşabilmiş, duygularında da son derece samimi olarak.
şeyh pirin meşhur bir sözü vardı; insanların aşık olma yanılgısını güzel anlatan fakat aşkı tanımlamakta sınıfta kalan. her neyse. hepsinin canı cehenneme. aşkı da batsın, zaten aşk kelimesi de itici geliyor. insanlar vıcık vıcık bir hale getirdiği için. aşk diye bir şey yoktur, ne vardır o zaman? bakınız yandex reis ne diyor bu konuda: