o alem ki, küll-i hikmet yazıcısı bedii ve yüce kalemle varlıkların çizgi ve rakamlarını bedii sayfalara yazıp ve tahrir edip kudret nakkaşı, cevherler saçan kalemi ve iradeleriyle varlıkların suretlerini varlık derecesinde resim ve tasvir etmiştir. o dem <nun, kalem ve onunla yazılanlara andolsun (kalem suresi ayet 1)> ilk akıl ve yüce kalem, icatların ve sonuçların sebep ve illeti, yücelikleri ve alçaklıkların yazılış ve ortaya çıkış vasıta ve sebebi olup; mümkünatın a'yan ve hakikatlerinin kaidesi olmuştur. çünkü bu beyaz inci, <bütün isimleri adem'e öğretti> fehvası gereğince, insani hakikat ufkundan doğan bu tek ve yekta cevher: <yeryüzü rabbinin nuruyla aydınlanır. (zümer suresi 69.ayet)> insanın mahiyetinden parlamış ve peyda olmuştur. elbette bu büyük nüsha, ilahi san'atların latif mecmuası ve büyük ceride, sonsuz bedii hikmetlerin fihristi olduğundan, emanet yükünü taşıyıcı ve hilafet mühimmatını kefillenici kılınmıştır.
BEYT:
göklere, yere ve aradakilere
emaneti arzedip açıkladık
kainatta onu kabullenen olmadı
kefil olarak sadece insan yüklendi
gerçi bu yüce fırkanın emelleri ve durumları: <ben yeryüzünde bir halife varedeceğim,>(bakara suresi 30.ayet) ünvanıyla ünvanlanmış; bu yüce zümrenin durum ve kabiliyetleri: <göklerde olanları, yerde olanları ve hepsini sizin buyruğunuz altına vermiştir> (casiye suresi 13.ayet) bürhaniyle açıklandığından, yüce varlıkları, yedi gökten yüksektir. cismani ve ruhani alemlerin hepsi o'na itaatkar olup, bütün meleklerin secde yönü olmuştur. lakin karşı isimleri mezahiri, aykırı sıfatların tecelli yeri bulunduklarından kah: <yarattıklarımızın pek çoğundan üstün kıldık> (isra suresi 70.ayet) hitabıyla müşerref ve memnun ve kah: <yeryüzünde bozgunculuk yapacak, kan dökecek>(bakara suresi 39.ayet) cevabıyla azarlanıp ta'nolunup, bir tür: <yaratıkları senin için yarattım> sözünce ahadiyet dergahının sevgilisi olduğu sebepten, ilahi kanatların çekimi ile illiyyinin en üst derecelerine yükselip ve ulaşıp; bir bölüğü: <onlar hayvanlar gibidir, belki daha sapıktıklar> (araf suresi 179.ayet) gereğince samediyet dergahının gazaba uğramışı olduğundan kötü şehvet hevalarıyla derekelerin aşağısının aşağısına iner. 1.fırka: <iyiler şüphesiz ni'met içindedirler>(infitar suresi 13.ayet) ile vaad olunmuş ve müjdelenmiş, diğer zümre: <allah'ın buyruğundan çıkanlar cehennemdedirler> (infitar suresi 14.ayet) kahra uğramıştır.
kıt'a
insanoğlu garip bir mahdurdur
hem melek hem hayvan ahlaklıdır
hayvana meyletse ondan beterdir
meleğe meyletse ondan yücedir
o halde her akıllıya önemli bir iş ve gerekli hükümdür ki: <ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım> (zariyat suresi 56.ayet) mucidince kulları hz.yaratıcı'ya ibadetleri ve başlangıçla sonun sırlarını bilmeleriyle emin; emaneti yüklenme hilafetin dayanağı olmaya himmet ve takat kılıp, ebedi hayatı elde etmeyle saadete elde etmeyle saadete ulaşa. ebedi saadetle, ebedi devleti elde ede. akıl ve zeka sahiplerine bu dahi açıktır ki, irfan derecelerine en yükselmeye ulaşma, zevk ve vicdan köşelerinin binalarına girme: <kuran ve sünnete yapışan, en sağlam kulpa yapışmıştır> mefhumunca, şeriatın metin ipine yapışmada, irade iplerine ve evliyanın sevgilerine yapışmada son gayreti sarfetmeye bağlıdır. gerçi: <bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerindeki nimetimi tamamladım> (maide suresi 3.ayet) fehvasınca, mücerret kitap ve sünnet il amel, kurtuluş için yeterli vasıtadır. bu yol üzere hareket eden sonunda cennet bahçelerine girer. bununla beraber verasıt ilmi ki, nübüvvet hazinesinin ve hatemiyet definesinin hediyesidir.
beyt
iki sevgili arasındaki sır dudakta değildir
söz ve kalem onu halka hikaye edemez
bu maksudun, ortaya çıkış meydanında cilveger olması, kalp sahiplerinin sadık iradeleri ve layık sevgileriyle kimya eserlerine ulaşmaya bağlı olduğu gün ortasındaki güneş gibi açıktır. <o peygamberler, allah'ın hidayetine eriştirdiği kimselerdir. sen de onların gittiği yoldan yürü> (enam suresi 90.ayet) mazmununca, hidayet harmanlarından nasiplenip, <kişi sevdiği ile beraberdir> hadisi gereğince ehibbadan sayılmak için daima sevgi ve muhabbetlerini, ihlas ve iradelerini, sultan hazinesi gibi can ve gönülde saklamak gerektir.
bu dahi muhakkaktır ki, vecd ve hâl sahiplerinin halleri, zevk ve vicdan denizinin diplerinde oluşan, ancak vücut, şuhut ve yakın kaynağından ortaya çıkan öyle bir incidir ki, akıl ve hil dalgıçlarının ona dokunması pek nadirdir. kılı kırk yaranlar bile ona kıymet biçmekten acizdir. şu halde bu şah inciler, büyüklerin göğüs sanduklarında can gibi gizlidir. bu, gün gibi aşikardır. marifet sermayesinden yoksun olanın bu tek inciye ulaşamadığı, sevgi ışığından yoksun olanın bu paha biçilemez yakuta layık olamadığı açıktır.
şiir
tasavvuf ilmi herkesce bilinmez
ancak hak ile sıfatlanmış olan tadar
evliya-i kiram'ın hâl ve kemallerine ulaşmanın husulü itikadları düzeltme, namazları eda etme, şehvetleri unutma, mevlanın zatının muhabbet ve sıfatını tanıma ile bulunduğundan, bu yazıların devamında, kitap ve sünnete uymak, muhabbet ve irfan sahipleri yolunda ilerlemek, nice bahisler ve bölümlerle tafsil ve beyan olunmak münasip görülmüştür. ta ki, bu tatlı esintinin mütealasından gülistan goncası gibi irfan isteyenin gönlü açıla ve güle. mülehazasından baharistan çiçekleri gibi insan ruhu sermest ve koku saçıcı ola. vecd ve haller ile kemal derecelerine nail muhabbet makamlarına ulaşıcı ünsiyet ve huzur mahfeline, ebedi devletle sonsuz saadet bula. kalbi masivadan pak ve boş kalıp, irfan ilhamlarının iniş yeri ola. (hey allah'ım, perdeleri kaldırıcı, lütfunla gözlerimizden yabancı perdelerini kaldır. ilahi, boş şeylerle şuğullanmaktan bizi kurtar ve herşeyin hakikatini bize olduğu gibi göster.)
kıt'a
ya rab bu gönül gözünü bina eyle
mi'rat-ı dili pak ve mücella eyle
zikrinle şükrün ala vird-i lisan
can bülbülünü hamdine güya eyle
(ya rabbi bu gönül gözünü görücü et. kalp aynasını pak ve parlak eyle. zikrinle senin şükrün dilimizin virdi olsun. can bülbülünü hamdini söyleyici eyle.)