Sadece umutlardır, bir zaman sonra şekerden saray yapamayacağınızı öğretirler size, ilk hayallerinizi kaybettirir, olmayacağına inandırırlar sonrada... Kalan küçük umutlarımızı...
hayaller. sekseninci yazanım o yüzden biraz albeni katalım girimize fark yaratalım.
maldalların hepsi askerdi benim için tüm halı kenarları otoban, babamın dizinin altı köprüm, annemin eşarbı ise mağaramdı. ve öyle güzel öyle tatlı hatırlıyorum ki o günleri. tam simetrik olarak kalbim olan yer. hüzne boğuluyor. babam annem ben ve mandallarım. babamın başımı okşaması yeterdi onun hiç ilgisini çekmemesine rağmen tüm o ufak dünyamı anlatmak için saatlerce çene yormak hatta babam da muhabbete dahil olsun diye ilgimi çekmeyen ama bi ihtimal gözünde parıltı yaratabileceğini düşündüğüm soruları sorar son kozumu kullanır yavaşca oyunuma geri dönerdim.
pek bir garip hayat. futbolcu şarkıcı başbakan iş adamı astronot polisken şimdilerde ben ölümü bekler oldum. çocukluktan öğreneceğimiz o kadar çok şey var ki. en cesur en felsefi soruları çocuklar sorar çünkü. der ki allah nerede? allah neden bizimle değil? biri şimdi sorsa güleriz. öyle gerekli sorular ki aslında. ağlayacam be sözlük ailemi özledim. milyon km uzaktayken onlara.
Entry yokmuş. Hayat dedim ulan. Evrendeki en taşaklı, önemli kavram. Bir şeyin en önem derecesini belirtirken bile hayati kelimesi kullanılıyor. Ama sen bes harfli diye entryden saymıyorsun öyle mi?
balkon duvarı. küçükken oradan dışarıya bakmak benim için çok zorlu bir işti, gözümde büyüyordu balkondan dışarı bakmak. geçen balkona çıktığımda farkettim, artık balkon duvarı bacak boyumun biraz aşağısına tekabül ediyor. zaman nasıl da küçültmüş gözümde o balkon duvarını. aynı durum mutfak tezgahı içinde geçerli.