insan beyninin sonsuzluk işlemini yaparken devreleri yakmasıyla alakalı olan bir durumdur.
dünyadan önce ne vardı dünyadan sonra ne olacak vs vs.
Sonsuzluğu yorumlayamadığımız için Tanrı'ya inanmamız daha kolay olur.Çünkü o her şeyi bilendir.Sonsuzluğu tek bir sabitle böylelikle rahatça sabiti çözemesek de tanımlarız.
doğrudur. her insan yokluğun çözüm olmadığını bilir. kapalı kapılar ardında neler olduğunu merak eder insan. ve en önemlisi de insan amaçsızlığı kendisine yakıştıramaz.
bunun dışında insan yaratılan en üstün varlık olduğunun farkındadır ve bu özelliğinin ona boşuna verilmediğini de bilir. bu yüzden bir yaratıcı olmalıdır. gücün yetmediği durumlarda en güçlü, aklın ermediği durumlarda en akıllı olan birisi olmalıdır.
binyıllardan beri bir şeylere inanan insanoğlunun, genetik olarak da inanma işine yatkın olmasının Bir sonucudur. inanma durumundan yoksun olan insanın, rastlantısal ve amaçsız, dolayısyla da gereksiz hissetmesinden kaynaklı olarak, genetik yatkınlıkla birlikte, tanrı'ya olmasa bile, inanmaya programlı olduğu açıktır.
öncelikle, karakter sınırına takılmasaydı başlık şöyle olmalıydı: "insan beyninin tanrıya inanmak için programlanmış olması"
new scientist dergisindeki bir bilimsel araştırmayla öne sürülen tezdir.
dünyanın en saygın üniversitelerinden yale üniversitesi tarafından yapılan ve dünyanın en saygın bilim dergisi new scientist'ta yayınlanan bir araştırmaya göre insan beyni "tanrı'ya inanmak için programlanmış".
bebekler ve çocuklar arasında yapılan araştırmaya göre, insan beyninin doğasında tanrıya ya da bir yaratıcıya inanmak var. beyin "neden ve sonuçla" çalışıyor. beyin, "beyin ile ruhun" birbirinden ayrı olduğunu düşünmek için programlı. bu da "hayali arkadaşlar" edinmeye veya "tanrıya ve dinlere inanmamıza" neden oluyor.
araştırmaya göre, hiçbir din eğitimi almamış 6-7 yaşında çocuklar bile dünyadaki herşeyin bir nedeni olduğuna inanıyor. taşların, nehirlerin veya kuşların yaratılmasının bir nedeni olduğunu düşünüyor.